İsme bakıp dalga geçtiğimi sanmayın...onları her zaman takdir etmişimdir ama genel olarak "Pagliaccio"ları..."palyanço"ları değil... TDK sözlüğünde"Kendisini seyredenleri güldüren ve eğlendiren, acayip kılıklı, yüzü aşırı ve komik biçimde boyalı oyuncu" olarak geçer...
Bizde sirk kültürü olmadığı için daha çok alışveriş merkezi, market, peynirci açılışlarında, bir de promosyon ürün dağıtımlarında sokakta görüyoruz "palyaçoları"...çocukların çoğu korkuyor...bizim palyaçolar işlerini o kadar sıkılarak, sevmeden ve asık suratla" bitse de paramızı alıp gitsek" diye yaptıklarından mı, makyajı fazla kaçırdıklarından mı bilinmez...doğum günü, sünnet, açılış...Çocuklar bu işi yapan organizasyon firmalardan talep üzerine eve gönderilen palyaçoların yaptıklarına değilde kendi dalga geçmelerine gülüp eğleniyorlar...her şeye rağmen sürekli güler yüzlü olmak ve sıkıntılarını yansıtmamak çok zor bir iş haline getiriyor bu mesleği..."içim ağlar gülümserim"!..
Ruggero Leoncavallo’nun Palyaçolar operası gerçekçi opera akımının en önemli örneklerinden biri olarak hatırlanır... Oyunun başlangıcında önsöz bölümünde kostümlü ve makyajlı aktörler oyunun gereği olarak: "Palyaçolar da birer insandır", "onların da duyguları vardır" " ve onlar da başka insanların ilgi ve sevgisine muhtaçtır","palyaçonun kendi özel hayatı o gün nasıl olursa olsun, o oyunu oynamak zorundadır" diyerek insanların duygularını harekete geçirir... Ünlü İtalyan tenor Enrico Caruso’nun 1907-1908 yıllarında özel konserlerde söylediği Palyaço’nun aryaları büyük bir hayranlık uyandırmış, kitleleri uzun süre etkilemiştir...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder