Hatırlıyorum da "bu ne!?, bu neee!?"...diye her şeyi sorup ta cevap alamayınca, ya da o yaştaki mantığıma ters düşecek geçiştirme amaçlı saçma bir cevap aldığımda elinden elma şekeri alınmışa dönerdim...bu sorularıma en çok cevap veren amcamdı....ama ben cevapları babamdan beklerdim! Atılıp ta yere düşmüş bir taş gibi beklerdim! Bir çok konuda bir çok şey bilmek neye yarar?!...aslında bu konumuna ve yaşına bağlı değişir!Tıpkı dünyanın oluşumuna şahitlik etmiş bir "taş" gibi....bir "kaya" gibi..."bilir" ama birileri ve doğal etkiler yerini değiştirmedikçe hep aynı yerde durmak zorundadır..."bilir" ama bildiklerini herkese değil; bazılarına anlatabilir!"kaya" kulağa daha "büyük" ve "bilge" geliyor...ama ben bir taş parçası bile değilim henüz!...tüm yaşadıklarıma ...bunca "yaşanmışlığa" rağmen...Bazı bilinen şeyler hafızamızın bize bir oyunu sonucu unutulabiliyor...yaşlandıkça daha da çok...bazı yaşanmış özel anlar ve anılar ise kabartma bir resim gibi kalabiliyor...
"Teneke" tabir edilen kişiler bilgiyi almaya ve depolamaya şiddetle karşı çıkarken; "Ayaklı kütüphane" olarak tabir edilen kişiler daha çok ezberlerler,teorik olarak "bilirler", her bilgiyi kayıt altına alırlar...yerinde öğrenenler, yaşarken öğrenenler ise bu bilgileri daha sağlıklı ve doğru olarak taşır ve aktarırlar..."çok gezen mi , çok yaşayan mı bilir?" atasözü "çok gezen mi çok okuyan mı bilir"e dönüşmüş...Bilip bilmemenin ötesinde asıl önemli olan "merak etmek"tir...araştırma ve öğrenme olabilmesi için önce merak etmek gerekiyor!"Bilir kişi" diye de bir şey var! çözümü uzmanlık, özel veya teknik bilgi gerektiren durumlarda, o konunun uzmanı kişilere başvurulur...
Biri diğerine bir şey tarif ediyor...ama nitelikleriyle ilgili açıklayıcı hiçbir detay yok!
Geçenlerde tesadüf ettim;"Duvar Böceği","Duvar Balığı"diye bir böcekten bahsediyor forumlarda birileri... "o" böcek, nemli ve tozlu ortamlarda yaşayan "Gümüş Böceği" ya da "Gümüşcün"dür...tehlike anında, düşmeden dümdüz tırmandığı duvardan atlayıp "Hazerfen Ahmet Çelebi" misali uçar...latince ismi "lepisma saccharina"...sanırım genel olarak kıvrak ve yüzer gibi hareket ettiği için, ayrıca form olarak ta basit bir balığa benzetildiği için ingilizcesi "silverfish"!... Evlerin her yerinde karşımıza çıkabilir ama özellikle kağıt ürünlerin aralarında dolaşır ve beslenirler. Hatırlıyorum, Çocukken babam "gümülcine "derdi adına...yıllar sonra Yunanistan'da Türk nüfusun yoğun olduğu bir şehir olduğunu öğrendim Gümülcine'nin...olsun aynı adlı bir böcek olamaz mı? Olabilirdi ama o böceğin ismi "gümüş böceği, gümüşcün"; gümüş renginde ve parlaklığında olduğu için böyle bir isim vermişler...balığa benzetenler "duvar balığı" derlerse ben de "Hazerfen gümülcine" diyebilirim!.
Bir de "gühercile" var...Potasyum nitrat...kayaç ve mağaralarda beyaz kabuksu oluşum...roket itici yakıt olarak ve havai fişeklerde kullanılıyormuş...hatırlıyorum;amcam gübre olarak kullanırdı bu beyaz renkli billurları...öyle bir kullanımı da var! Etlerin ve et ürünlerinin( sucuk ve salam) muhafaza etmesinin yanında ayrıca onlara kırmızı bir renk vermek için de kullanılıyor!...benim hatırladığım bir başka isim de "Şili gühercilesi(Saltpeter); o da Şili'de çok bulunan sodyum nitratmış...havadaki nemi çekme özelliği varmış...
Şimdi de aklıma yine bahçeyle uğraşırken rahmetli amcamın kullandığı bir kelime geldi "saçıkıbrıs"; demir sülfatmış...yapraklardaki klorofil üretimini arttırıcı bir etkisi olduğu için amcam ortancaların dibine koyardı...pembe ortancaları morumsu-mavimsi bir renk elde edebilmek için de dibine paslı çivi atardı...Eski bahçe kalmayınca bu sevda bir süre daha "vita" tenekeleri içinde devam etti...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder