8 Mart 2012 Perşembe

Hayvanlar ve insanlar -1-




İnsan, tarih öncesi devirlerden beri doğanın içinde yabanıl hayatta gördüğü hayvanları yaşama savaşında bir rakip olarak görmüş, beslenme, giyinme ve diğer ihtiyaçları için onları avlamıştır. Daha sonraları onları ehlileştirilerek iş gücünden yararlanmayı ve beslenme  gibi temel ihtiyaçlarını gidermeyi amaçlamıştır. Kimi hayvanın, eti, sütü, kimisinin yumurtası, kimisinin yünü için...sırtına eğer vurup savaşa gitmiş, binek hayvanı olarak kullanmış, yük taşıtmış, tarlasını sürmüştür insan. Böylelikle insan-hayvan arasında menfaatlere bağlı  farklı bir bağ oluşmuştur; besler ve ondan yararlanır, yabanıl doğa içinde ona zarar vermeden yararlanmayı tam olarak becerememiştir...Bu konu suistimal ve istismara her zaman açıktır...ve öyle de devam edecektir...aynı yaşam alanı dostça paylaşan, gerektiği kadar avlanan Kızılderililer, Eskimolar gibi bir çok yerel toplumun barış dolu dünyasına giren beyaz adam ve onun ateşli silahları,onun teknolojisi ( yani bizim!) ile adeta katliamlar gerçekleştirmiş, hiç bir zaman elindekilerle yetinmeyen ve daha fazlasını isteyen hırsı , açlık , tatminsizlik ve bencilliği ile bir çok türün yok olmasına neden olmuştur...kendi menfaatleri ve zevki için eğitmeye çalıştığı bazı türler vahşiliğini kaybetmemiştir bazıları ise köpek gibi insanın yanında her zaman bir koruyucu ve  dost olmuştur. Köpekler en fazla uyum sağlayan hayvan olmuştur. Kediler ise köpeklerden binlerce yıl sonra evcilleştirilmiştir.
Şehirleşmenin az olduğu yerlerde insan hayvan ilişkisi biraz daha farklıdır. Ayı kovanlara , kurt kuzulara, yaban domuzu tarlalara dalabilir mesela...sonra bütün köy düşer peşlerine...şehirde ise bir takım duyguları tatmin etmek için alınan köpekler sokağa , mesela Avrupa ülkelerinde tatile çıkarken yanlarında fazlalık olacaklarını düşündükleri kedi ve köpekler de arabadan otobana atılır...Türkiye'de, kırsalda öncelikle eşek, ve ahıl hayvanları tecavüze uğrar...kedi, köpek bile...sadece Türkiye'de değil Taviani kardeşlerin 1997 yapımı " Padre Padrone""Babam ve Ustam" filminde çoban çocuk ilk cinsel tecrübesini sürüdeki bir koyunla yaşar, yine Kanada yapımı, Jean Claude Lauzon'un "Léolo" filminde (1992) serseri çocuklar bir kediye tecavüz ederler...onların grubuna girmek isteyen de bunu yapmak zorundadır...
Taksici, minibüsçü, kamyoncu  yolda görse bile yavaşlamaz, vurup geçer...köpek kedi gözünün içine bakarken tekmeyi yer..taşlanır, hedef tahtası yapılır...çocukların denek hayvanı olur... kuyruğuna teneke kutu, kafasına poşet, boynuna naylon ip...kimileri komik ve aşağılayıcı  videolar çekerler, garip kıyafetler giydirirler, tüylerini kırktırıp şekilden şekle sokarlar, kendilerine benzetirler...doğallıklarını bozup çirkinleştirir, objeleştirirler...
Ama tüm bunlara rağmen yine de çok özel bir bağ kurabilen, seven, bakan, gözeten bir çok insanı gördükçe moralim düzeliyor...


Gökyüzünde-şehirde olsak bile- her gün yüzlerce kuş uçar, geçer başımızın üzerinden, onlarca, kedi köpek ile karşılaşırız...bazen pencere önündeki bir saksının içinde bir solucan, tezgahın üzerine bir karınca, dolabın içinde bir güve ile kilerde ... güneşli havada duvarda bir kertenkele, yağmurlu havada bir salyangozla, dolunaylı gecede onlarca kırkayak, kavak ağacının dibinde baharda tüylü tırtıllarla...kelebeklerin birbirleriyle dansı, terk edilmiş ahşap evin yaşlı sansarı, belki bir akrep eski evin bodrumunda, belki bir fare çatı katında, bir kumru, bir güvercin yuvası mutfak boşluğunda... şehrin gri, soğuk-beton yüzünde daha fazla doğa ve daha fazla canlı olsa, insan-hayvan sevgi dolu bir arada yaşasa... bir gün tasmaları, dizginleri de unutsa!..

Fotoğraflar. Cüneyt Gök-İstanbul, Safranbolu, Cenova

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder