3 Mart 2012 Cumartesi

1974


Oğlum Deniz Poyraz'a...

O zaman 8 yaşındaydım...yıl 1974...60' lı yılların Telefunken-Bandola markalı radyosundan duyulan
" Irmak" çocuk korosunun "Dereden tepeden kim koşar lay lay lom...","Orda bir köy var uzakta..." vb. şarkıları ve babamın uyanmamız için ikinci silahı elektrikli süpürgenin sesiyle başlardı cumartesi sabahları...ilerleyen yıllarda Radyo tiyatrosu kaçmazdı...sabahları "Halk Hikayeleri"ni de yolda serviste dinlerdik... akşamları odanın ışıklarını yakmaz radyonun ışığı ile yabancı ülke kanallarını bulurduk...kısa ve orta dalgadan... farklı ülkelerin etnik müziklerin, anlamadığımız dilde okunan haberlerin arasından sıyrılıp odamızı dolduran şarkılar vardı...belleğime kazındı her daim çiçekli balkonumuzun, üç kardeş ortak paylaştığımız odamızın, babaanne, dede, anneanne kucağı kokusuyla...
Şevkatin elleri varmış...en güzel ve lezzetli yemekleri de yapan, saçları da okşayan...o ılık günlerin, temiz göğü ve gülümseyen insanlarıyla hepsi kazınmış belleğime...
çoğunun ismini sonradan öğrendim o parçaların, türkçe olanlar zaten ezberimizdeydi...elektrikler kesildiğinde ailece söylenen Türk Sanat Müziği parçaları kadar dönemin pop parçaları da repertuvardaydı...fransızca parçaları biraz daha fazla severdim...fonetik olarak çok akıcı ve akılda kalıcıydı belki de...o yılların plaklarını da Garrard pikapta dinlerdik...kırılan, verilen, kaybolan o plakların peşine düştüm şimdi ..sahaflar, bit pazarları...aslında peşine düştüğüm anılardı...o günlerin aile ortamı ve güneş ılığı sıcaklığı...
Birkaç yıl sonra ITT Schaub lorenz marka mikserli, amfili bir radyo, kaset çalar olarak yine Telefunken bir dek ve Dual pikap eskilerin yerini aldı... Teyp dışında  halen hepsi çalışıyor... geçen 37 yılın ardından bir gün bir parça duydum "Windflowers"...Seals and Crofts grubunun...ve duyduğum güne ışınlandım...o kadar net...anlatılamaz...şimdi defalarca dinledikten sonra o günün ve günlerin anıları bir daha hiç bir yere kaybolmayacakmışcasına canlanmıştı...


Windflowers, my father told me not to go near them, he feared them always,
Said they carried him away.
Windflowers, I couldn't wait to touch them, to smell them, I held them closely.
Now I cannot break away.

Their sweet bouquet disappears like a vapor in the desert. Take a warning, son.

Windflowers, their beauty captures every young dreamer who lingers near them.
Ancient windflowers, I love you.



Şarkıdaki çiçeğin (Pulsatilla -şakayık) zehirli bir çiçek olduğunu sonradan öğrendim...
Biz küçükken, Karahindibaların çiçeklerine "rüzgar çiçeği" derdik...üflediğimiz petalleri bizim gidemediğimiz yerlere giderdi... rüzgarı da arkasına alıp çok uzaklara ...            
o şarkıyı geçmişten getiren rüzgar,tüm anıların sıcaklığını da yine götürecekti... olsun daha çok şarkı var geçmişten...her şarkı ile de hatırlanıp anlatılacak çok şey...
Oğlumun da  "bugünü" güzel yaşaması ve güzel anılar biriktirmesi dileğiyle! 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder