31 Mayıs 2012 Perşembe

hüzün ve neşe...

Bu gün ağzımda ölüm tadı var...metalik bir tad... bunun tarifi biraz zor ama deneyeceğim...yine çok kişisel olacak!Çocukluğumdan beri dondurma kaşığını ne zaman ağzımda biraz fazla tutsam-dondurmaya doyamayıp-kaşığın o metalik tadı dondurmanın o güzel tadını bastırırdı...işte öyle bir tad...denizden gelen hafif rüzgarın, fren yapan trenin Cankurtaran tren istasyonundaki raylardan havalandırdığı uçuşan metal tozlarını ağzıma burnuma yapışırtığında hissettiğim  öyle bir koku ve tad..sevdiklerimi kaybettiğim günlerde de yine aynı metalik tad yapışır kalırdı genzime...
...bu gün ne eski günlerdeki gibi kaşıkla dondurma yedim...ne de Cankurtaran istasyonundan geçtim...
bu gün korkuyorum...sevdiklerime bir şey olmasın!
  


Bizde ölü evinde, cenazelerde pek fotoğraf çekilmez...o üzüntülü saatleri kimse geriye dönüp hatırlamak istemediğinden midir yoksa ölüye saygıdan mıdır?! Bir fotoğraf neşeli bir anı ölümsüzleştirdiği gibi hüzünlü bir anı da hapseder içine...
PunctumLatince ısırık, küçük kesik, benek, küçük delik...  Fotoğrafın içerisinden beklenmedik şekilde çıkan ve aniden kişiselleştirilen anlamdır "punctum"... Roland Barthes bir fotoğraftaki Punctum beni delen (ve aynı zamanda bana acı veren bereleyen), beni benden alan şeydir diyor...Punctum tamamen izleyiciye özel bir şey olduğu için bir fotoğraf içerisinde onun varlığı fotoğrafçının insiyatifi dahilinde değildir. Punctum izleyici için sarsıcıdır, fakat bir fotoğrafı sevmek için içinde illaki Punctum ile karşılaşmış olmamız gerekmiyor...

Yine latince kökenli "Studium"u ise; genel heves ama özel keskinliği olmayan bir tür kendini verme anlamında yorumluyor Camera Lucida kitabında...Bakılan fotoğrafa karşı uyanılan  genel ilgi  olarak tanımlıyor Roland Barthes studiumu....fotoğraftaki anlam, anlamlar arasındaki  ilişkileri  kendi bakış açımıza göre değerlendirmeyi, hemen hemen her fotoğrafa gösterebileceğimiz ilgiyi anlatıyor bu kelime...
Barthes için "punctum" tutku olarak tarif edilirse, "studium" aşk bile değil...sadece yarı hoşlanmadır...
Bu fotoğrafın hikayesini bilmiyorum...o ve diğer bir kaç fotoğrafı "bit pazarı"ndan buldum...geçmişinden kurtulmak isteyenlerin ya da dağılan ailelerin eşyaları bu pazara düşer...sanırım bu aile tamamen dağılmış...beni delip geçen bir şey var mı diye defalarca baktım...yer Arnavutluk, Bulgaristan olabilir dedim kendi kendime...sonra herkes ölmüş kadının başında toplanmış dururken fotoğraf makinesine bakan kişinin bakışları beni deldi...o üzüntünün içinde bir o yakalamıştı o fotoğraf anını...  toplu bir fotoğrafta herkes objektife bakar ve poz verir, buna rağmen gruptan biri istenmedik bir şekilde yakalanır(gözü kapalı, esnerken, yamuk bakarken vs.vb)...bu özellikle çektirilmiş bir fotoğraf değil ama o fotoğrafın çekildiğini farketmiş, dikkati bir anlık makineye gitmiş...
o cansız bedenin gövdesini örten beyaz örtünün üzerinde taze kır çiçekleri vardı...bir de o ....sonra üst köşede  asılı put, diğer köşede objektife bakan kadın ve ortada çiçekler arasındaki üçgende gelip gittim... siyah beyaz fotoğrafta siyah kıyafet ve baş örtüleri o matemi içime doldurdu...
birileri daha  üzüntülüydü fotoğrafta...fotoğrafın arkasına baktım ama yazıyı tam çözemedim:"voloned ya da voloried- vienel. Sonja..."olabilir...ama bir yere varamadım...ben fotoğrafın ismini "Sonya halanın ölümü" koyuyorum! 
Aşağıdaki diğer cenaze fotoğrafında ise Sonya halanın tabutu kapatılıyor...bir kaç kişi tabutun içine çiçekler atıyor...arka sırada duranların arasından kafasını uzatmış meraklı meraklı bakan çocuk çekiyor dikkatimi...önde adamın koluna tutunarak destek almaya çalışan kadının ağlamasını dolduruyor fotoğrafı...küçük çocuk yaşam ve ölümün ayrımına varmaya çalışıyor...destek alarak ağlayan kadından daha fazla küçük çocuk etkiliyor beni... 


Bu kadar kasvetlenen içimizi biraz açalım...hayat devam ediyor!
...aynı albümden kopmuş başka bir fotoğraf...neşe dolu, güneş dolu bir fotoğraf...kırda  güneşe karşı durup poz vermenin zorluğu içinde deklanşörün sesi geliyor kulağıma....50'li yıllar tahminen...arka plandaki  çocuklar da oldukça net çıkmış bu güneşli günde...onların dünyaları yeşil, mor, kırmızı, mavi,sarı....(gözleri ovuşturunca ve güneşli havada kapalı göz kapaklarının ardında gözlerde rengarenk kelebekler  uçuşur bilirsiniz!)...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder