Evhamlı dediğimiz bu tipler tüm dikkatini bedenlerine yöneltirler ve sürekli olarak bedenleriyle uğraşırlar... Bedenlerinin çeşitli bölgelerindeki bir ağrıya, duyuya aşırı dikkatleri vardır...ayrıca bu kişilerde yoğun bir ölüm korkusu hakimdir...
Sonuçta kişinin toplumsal ve mesleki alanlarda ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında bozulmaya neden olur...
Uykusuzluk mu çekiyorsunuz? Çok fena… Beyniniz bedeninize saldırmaya hazırlanıyor....
Sürekli ateşiniz mi var? Olamaz! Galiba derinizin altında yüzlerce kurtçuk geziniyor...
Sık sık kollarınız mı uyuşuyor? Üzgünüz, ama yakında bir heykelden farkınız kalmayacak…
Cildinizde hassasiyet ve renk bozukluğu mu var? Eyvah! Yüzünüzün ortasında bir boynuz çıkacak!
Çok fena mideniz mi bulanıyor?
Neyse, boşverin... Yakında hepsi hafızanızdan silinmiş olacak...
Sık sık kollarınız mı uyuşuyor? Üzgünüz, ama yakında bir heykelden farkınız kalmayacak…
Cildinizde hassasiyet ve renk bozukluğu mu var? Eyvah! Yüzünüzün ortasında bir boynuz çıkacak!
Çok fena mideniz mi bulanıyor?
Neyse, boşverin... Yakında hepsi hafızanızdan silinmiş olacak...
Paranoyak kitabının yazarı Dennis Diclaudio, 45 tuhaf fiziksel hastalığı anlatıyor...
"Le Malade İmaginaire" -"Hastalık Hastası"... Molière 'in toplumun ahlaki yapısına eleştirel bir bakışla yaklaşan üç perdelik gülmece oyunudur...
Babam emekli olduğunda bir boşluğa düşmüştü...ne yapsa yine de bolca vakti artıyordu...yapacak bir şey bulamıyordu...sonra olan oldu...yıllardır kınında duran bir bıçak bir anda iki keskin tarafıyla babamın elindeydi...kendini, bedenini dinlemeye başladı... sağlığında hiç bir şey olmamasına rağmen hep hasta oldu...elinde ilaç prospektüsleri, tansiyon aleti ve Valium (sedatif antidepresan), kan sulandırıcı ilaçlar, tansiyon ilaçları, Eucarbon ( sindirim ve bağırsak sistemlerini düzenleyen granül kömür)vs.vb...o zamanlar "Doktorum Yanımda"adında bir kitap vardı...tüm sayfaları ezberlenmişti...bir kaç kez kendi teşhislerini kontrol etmek için doktora gittiğinde beni de yanında götürmüştü...doktora kendi hastalığı için ilaçları yine babam önerirdi...fazla fazla ilaç yazdırırdı...duvardaki çiviler artık metal ecza dolabının ağırlığını taşıyamaz oldu...bir akşam güümmm! ...aileden gelme genetik "evham" uygun ortamda gelişip serpildi...o iki tarafı da keskin bıçağın bir yüzü artık bizim gırtlağımıza dayanmıştı... babama soracak olursanız 35 yıldır bir ayağı çukurdadır!
Herkese şimdiden geçmiş olsun!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder