17 Şubat 2012 Cuma

tevellüd kaç?

"Hiçbir canlı varlık yoktur ki yavaş yavaş kendi sonuna geldiğini duyumsamasın; yaşamak yaşlanmaktır. Ancak, aynı biçimde, bir yumağın sürekli sarılmasına da benzetilebilir; çünkü geçmişimiz peşimizden gelir, izlediği yol boyunca topladığı şimdiyle durmadan kabarır. Bilinç demek, bellek demektir..."
                                                                                                                      Bergson


Yaşadıkça yaşlanıyorum...zaman akıp gidiyor ellerimin arasından...çizgiler alında, benekler elde, beyazlar artıyor saçta...göbek salıveriyor kendini, kamburlaşıyorum, kısalıyorum, hücrelerim ölüyor yenilenenler arasından ölenleri sayamasam da...bir bilgisayar oyununda oynar gibi "canım azalıyor" derken aslında yaşadıklarımla çoğalıyorum...bilinçleniyorum, tecrübe kazanıyorum...tecrübe bundan sonra ne işe yarayacaksa! hep çok şey istedim; çünkü hayatın içinde vardı "hepsi"... bir kaç kez aşık oldum, bir kaç kez ölümden döndüm, yaşadım neredeyse her şeyi...öğrendim; hayal kırıklığını, zamanla kırıkları onarmayı...mutlu günlerim de oldu...yaşadım, öğrenmeyi öğrendim....her geçen günle "bir ben var" derken "benden  içeri" , benler taşar oldu dışarı ...hepsini  "ben mi" yaşadım diyorum durup şöyle bir bakınca geriye... mangal gibi yürek varmış, peygamber sabrı...vs.vb.yakıştırıyorum şimdi, yapıştırıyorum kendime tamlamaları, sıfatları...sıyırmadığımı zannetmeyin kafayı...ama az hasarla atlatmışım diye şükretmiyor da değilim!


İnsanın birlikte yaşlanmak istediği biri varsa tencere kapak misali, daha kolay atlatabiliyorsun bu travmayı, daha anlamlı geçebiliyor hayat...ölüm korkusu insanın içine düşmeye görsün; işte o zaman her şey öylesine anlamsızlaşıyor ki...bu güne kadar yaşadıkların, tüm çabaların..."nedir hayatın anlamı?"...bu döngüyü kabullendiğin zaman daha iyi mi yaşarsın günlerini yoksa bir gün öleceğini bilerek hiç bir şeyden zevk almaz bir halde mi geçer günler?!. Kalan zamanı net olarak bilsek, programlasak ve olabildiğince güzelliklerle yaşasak da...geriye ne kalacak?..başkalarına bıraktığımız bir gün satılacak ya da atılacak eşyalar, bir gün unutulacak hatıralar...
Yaşadıkça yaşlanıyorum...bu yaşı görememiş ne çok insan var diye düşünüyorum, sonra daha da güzel yaşlanmak istiyorum safça...en kaliteli şarapları içmek, en sevdiğin yemekleri yemek, en güzel yerleri görmek, elden ayaktan kesilmeden...bu tadlar ve görüntülerle yaşlanmak ve ölmek daha makul herhalde...bir de bizden bir şeyler uman, bekleyenleri düşününce yaşamak ve durmadan çabalamak bir görev haline geliyor!
O zaman yola devam!..geçmişten beslenerek, gelecekten güzel günler ümit ederek, her yeni günle, yaşla, bir yumak gibi büyüyerek yola devam...biraz temiz hava, biraz çakır keyiflik ile, her gün toprağa beş dakika  çıplak ayakla basarak, iyi-kötü yaşadıklarımızı sindirerek devam...gözlerimde göğün, denizin yansıması, daha fazla anı biriktirip paylaşarak devam... aynalardan kaçmadan, kendinle barışık, baba olarak, dede olarak!.....ağabeyden amcaya döndük zaten yavaş yavaş...(ama şu fotoğrafa bakıp;  aldanmayın...Iphone da bir program otomatik bir işlemle yapıyor bunu...ben daha farklı ve güzel yaşlanacağım!)
Herkese "güzel" yaşlanmak nasip olsun!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder