1 Şubat 2012 Çarşamba

Pencerenin dışı...





Dört bir yana büyüyen Şehrin göbeğindekiler, uç noktalarında yaşayanlar!
12 Ocak tarihli "Emek-Ekmek" adlı yazımda şöyle yazmıştım :




Kış nereden baksanız iki ay daha devam edecek...dışarıda yaşamak zorunda olan insanlara yardım elini uzatalım...
sokak hayvanlarını, barınaklarda uygunsuz şartlarda ve aç olanları , karla kaplı yerlerde bir çok canlıların yiyecek bulamadığını düşünüp onlara yardım edelim...onları yaşatmak için bir lokma eksik yesek ölür müyüz!
Dün akşam geç bir saatte aradığım sevgili Hakan Ertem kardeşim de düşmüş yollara... bir kediyle dönmüş eve ve burada "Beylikdüzü'nde hayvanlar donuyor ve açlar ...şimdi bir şeyler yazıp paylaşayım, bir iki hayvanı besleyip, bir gecelik de olsa içeri alsalar kardır" dedi... sağ olsun yazmış yazmasına da kaç kişiye ulaştı, kaç kişi baktı, okudu, dışarı çıktı ve duyarlı bir vatandaş ve hayvan severden bekleneni yaptı acaba...Dün yine Facebook'ta sevgili İsmet de bir fotoğraf ve yazı paylaşmıştı; sokak hayvanları için duyarlı olmaya çağırıyordu...belki ancak onlarca insan bu konuda birşeyler yaptı ama nasılda müteşşekkir oldu o zavallıcıklar onlara bakıp doyuranlara... yaşamayan bilemez. 
   








Köpekler kışın yağlanırlarmış, o yüzden kedilere göre köpeklerin dayanıklılığı daha fazla ama aç kalmalarını istemeyiz! o zaman direnç düşüyor. En çok üşüyenler her yerde karşılaşabileceğimiz kediler...onu dışında kanatlı hayvanlar yiyecek bulabildikleri sürece kış koşullarına alışıklar...akşam penceremizin müdavimi iki "kumru"muzda kar yağışı altında ağaca tünediler kaldılar, gece uyandığımda dışarı baktım hala orada uyuyorlar ve üzerlerinde bir karış kar var...sabah ilk ışıklarla bir daha baktığımda, uyanmışlar, gerinip, silkeleniyorlardı. Sabah erkenden oğlum Deniz Poyraz ile kedi mamasını kaptığımız gibi sokak sokak gezdik...kapı önündekilere mahalleden bir kaç kişi ile iki katlı bir barınakçık yaptırmıştık, onların keyifleri yerinde...babam ve iki üç kişi daha düzenli besliyorlar. Bu arada sokağımızdaki manolya ağacının yazdan kalan  kırmızı tohumlarını iştahla yiyen baştan karalar, neşeli neşeli ötüyorlardı. Özetle karınlar tok olunca direnç artıyor ve onlar kadar biz de mutlu oluyoruz ..! 



Tuzla civarında Belediye ve hayvan severler ormanlık alanlara da yiyecek bırakmışlar...bu çok güzel! Şehrin doğası içinde de bir çok hayvan; yaban domuzu,  kurt, çakal, tilki, geyik, ayı ve daha bir çok memeli ve kemirgen yaşıyor...ayrıca her gün gördüğümüz, güvercin, kumru, serçe, martı, sığırcık, karga gibi çok bilinen kuşların dışında yerleşik, bölgesel göç yapan bir çok su kuşu; sakarmeke, bahri, karabatak, batağan, kuğu ve ördekler, ayrıca yırtıcılar: şahin, atmaca, kerkenez, doğan gibi...hepsi...her zaman göremesek de İstanbul'un bir yerlerinde kendi yaşam savaşlarını veriyorlar! O zaman ne yapıyoruz: arabası olanlar bagaja, çantası olanlar ya da poşet taşımaktan utanmayanlar içine bir iki parça ekmek, kalmış yemek ya da mama koyuyorlar...ve mutlaka onları verecek karla kaplı bir köşede bekleyen bir iki canlı buluyorlar...tamam mı!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder