27 Haziran 2012 Çarşamba

"Rüya"


"Dün gece rüyamda"... diye hep böyle başlar ve anlatmaya çalışırız rüyalarımızı...oysa çok azını anımsar ve anlatırız...detaylardan çok genel olarak kalır bir çok şey...ama rüyayı yorumlayacaklar için detay önemlidir...o yüzden taze taze anlatın rüyalarınızı...Dün gece rüyamda Ünsal Oskay hocamı gördüm...önce telefonla beni aradı... yeni çıkacak bir dergiye göndermiş olduğum yazıyı bulmuş; derginin yazı işleri müdürünün odasından yazımı bana o güzel ve dingin sesiyle okudu:" Ne anlatır rüyalar hayatlarımızdan başka...her bir hayat zaten başkayken...yaşadığımız her şeyin gölgesidir aslında onlar...belki geçmiş hayatlarımızdaki halimizle...oysa yaşanacaklara gönderme yapar diye düşünür insanlar..."...bu kadarı net bir şekilde kalmıştı cümlelerimin..."şimdi küçük düzeltmelerden sonra baskıya girecekmiş...tebrik ederim!"dedi ve telefonu kapattı... biraz sonra küçük bir kız çocuğu ile kapıdaydı...kalkmış gelmiş...  yanındaki de torunu Zeynep'miş...inanılmaz gençleşmişti!..sanki 45...saçlar uzun ve dalgalı...konuştuk koltuklarımızda karşılıklı ve sımsıcak...Hadi bakalım ne yorum yapılır bu rüyaya!?
Bir gün önce de babam kedi çiftliği kurmuş(gerçek hayatta çiftlik olmasa da evin önü kedi barınağı!)...bir sürü gözleri daha yeni açılmış yavru kedi kucağındaydı...yerde ayaklar arasında dolaşan  yine bir sürü beyaz güvercin...bir önceki gecenin rüyalarını ise hatırlamıyorum...bir ara tekrarlanan rüyalarım vardı...Haseki'den bir ara sokaktan balık pazarı gibi bir yere iner orada palamut, torik, lüfer ne varsa hemen yan taraftaki ızgarada yaptırır yerdim...balıkçıların yerleri, tezgahları ve bu saydığım balıklar bile hiç değişmezdi...sonra bir ara evin döşemelerini kaldırınca aşağısı deniz oluveriyor, oltayı sallandırınca doluveriyordu...arka balkondan bahçeye doğru, kanalizasyon "rögar" kapağının boşluklarından, sokakta yapılan kazıdan kalan çukurun içine hep olta sallandırırdım...şimdilerde bu tekrarlar kayboldu!Uykuda bilinçaltımızda yer etmiş ortak bir rüya vardır...o da düşmek...yüksek bir yerden, uçurumdan...bu sırada refleks olarak ayağımız atar...ya da tendonlarımız gerilir bir anda...bunun temelinde ilk insanların geceleri tehlikelerden, vahşi hayvanlardan korunmak için yüksek ağaçlar üzerinde uyumak zorunda kalmaları...ve tabi ki bununla gelişen düşme korkusu...işte en ilkel benliğimizde yer etmiştir bu düşme olayı...
Tüm sanatları besler rüyalar...tüm insanları!Çözülmeyi bekleyen karmaşık problemler, dedektif hikayeleri, kovalamaca egzersizleri, mahallenin gece bekçileridir onlar...rengarenk uçurtmalar, dirilip gelen akrabalar, sevdikleriniz, korktuklarınız...sürekli canlı tutar sizi hayatın içinde hayata karşı...mesafeler, derinliklerin adı yoktur...her an her şey olabilir...beklersiniz, umarsınız...herhangi bir sebeple uykudan uyanmış olsanız bile rüyaya kaldığı yerden devam etmesi için konsantre olmaya, hemen uykuya dalmaya çabalarsınız!Şekilden şekle girerek en son yüzükoyun kollarınız altınızda ağırlığınızdan uyuşmuş bir şekilde belki uyanırsınız....dikkat ettim ; en yoğun ve ilginç rüyaları "sabaha karşı dilimi"nde görüyorum?!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder