4 Haziran 2012 Pazartesi

Dünya Çevre Günü


Cumartesi gününü çöplerin arasında gördüğüm  ölü japon balığıyla bitirdikten sonra...Sabah saat altı...kuş sesleriyle  uyandım... dışarı çıktım; Yedikule doğasının sesini dinlemeye... Kuşlar, böcekler sakin - saygılı bir biçimde şehrin içine sıkışıp kalmış bir iki yeşillikte ve gökyüzünde, denizin üzerinde şükrediyorlardı sahip olduklarına...kıpır kıpır...uzak doğuluların yaptığı Tai Ci gibi evrenle bütünleşerek sakin ve huzurlu...Bizim de yapmamız gerekiyor; insanın içinde ki şiddet duygusuyla savaşması, sabır ve yavaşlıkla beden üzerinde kontrolünü sağlaması, kendi gölgesiyle savaşarak günü karşılaması gerekiyor...her kanat hareketi, her küçük adım, her vızıltı birbirine  ve çevreye uyumluydu... doğaya saygılı...ritmik ve  estetik...şehrin sesleri yavaş yavaş artmaya başladıkça gürültüyü insanların yarattığını ve o kadar da çok alıştığının ayrımındaydım bir kez daha...erkenden yuva için ot toplayan kuşlar birbirlerine yardım ve gözcülük ediyorlardı...martılar bir birlerine paralel bir şekilde süzülüyor, bir iki kanat vuruşuyla yükselip alçalıyor, havada dans ediyorlardı...yavruları büyütenler uzaktan onların kendi başlarına yiyecek bulmak için her şeyi gagalayıp , çevreyi tanımalarını, öğrenmelerini seyrediyorlardı...her hareket varoluşun, sahip olunanın bilinci ve saygısını taşıyordu...kimi ötüyor, kimi gaklıyor, kimi kanatlarını vızıldatarak küçük ama çok dengeli ve uyumlu bir koroyu oluşturuyorlardı...biz insanlar, oradan oraya koşuştururken burnumuzun ucundaki bu canlılığı ve bize sunulan bu nimetlerin farkına varamıyoruz...deniz kokusu, tertemiz damıtılmış bir hava...yavaş yavaş yükselen güneşin iliklerimizi ısıtması...pazar günü olunca mı bütün bunlar fark ediliyor!..
1972 yılında İsveç’in Stockholm kentinde yapılan Birleşmiş Milletler Çevre Konferansında alınan karar sonucu 5 Haziran günü Dünya Çevre Günü olarak kabul edilmiş...Çevre günü kutlamalarında çeşitli etkinliklerle toplum bilinçlendirilmeye çalışılıyor...daha sağlıklı bireyler ve gelecek için daha temiz , sahip çıkılan ve korunan bir doğa için...eskiden bülbüller o evlerin arka bahçelerinde bütün gün ötsün diye ağaçlarına ciğer asanlar bile vardı...ciğer bir iki günde kurtlanır...bülbüller de gelip bütün gün didikler ve neşeli şarkılarını söylerlerdi...bülbül gidip kirazda bir delik açar sonra giderdi  o bahçelerde kiraz ağaçlarının olduğu zaman...o açılan delikten kiraz nektarını mayalar...akşam olunca bülbül kafayı çoktan bulur, sabaha kadar döktürürdü...ne arka, ne ön bahçeler, filbahriler, ne ortanca ne hanımeliler, ne dutlar, kirazlar kaldı eski günlerdeki gibi...sıkışıp kalan mahallenin bir iki bahçesinde yine de bülbüller şöyle bir gelip ötüyor ve gidiyor...varlığını hatırlartıyor... şükrediyorum!
Doğaya saygılı olduğumuz sürece bize yine sunmaya devam edecek nimetlerini ve güzelliklerini...şükrediyorum!...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder