1 Nisan 2013 Pazartesi

Susurluk'ta Ayran İzmir'de Boyoz..."Bahoz" ve "Balyoz"...

Yüreğim yine harman yerine döndü...bitmeyen olaylar, sorunlar, sıkıntılar derken kafayı dağıtmak için "bodoslama" girdim yazmaya ama gelgelelim durum vahim...Kafa da karman çorman ve her şey birbiri içine geçmiş durumda...mantıklı bir şeyler beklemeyin...Kusura bakmayın sadece yazarak biraz rahatlamak istiyorum! Bodoslama demişken ona da bakalım; gemi omurgasının baş ve kıç tarafından yukarıya uzanan ağaç ya da demir direklerden her biri...deyim olarak ise bir deniz kazasında yaşanabileceklere benzer  "kafadan girmek" diyebiliriz...
"Menemen" ve "melemenin" hangisi doğru yazılış, hangisi doğru söyleniş umursamadan buldun mu yemek lazım belki de... ama "sarmısak" ve "sarımsak" da olduğu gibi takılıyor insanın aklına...akünün "şarzı" boşalmış olabileceği gibi "şarj" da tutmuyor olabilir...aşurenin içine "buvday" da konabilir "buğday" da..."bu neyin kafası" diye soracak olursanız"otlu puvaça"nın cevabını verebilirim!..Dere otlusu, kıymalısı, patateslisi, zeytinlisi, kaşarlısı derken sade poğaça unutuldu...evde eskiden ev poğaçaları yani "bohça"ları yapılırdı...miss gibi...gerçi biraz karbonat tadı baskın olurdu ama kıyır kıyır afiyetle yenirdi...son yıllarda ise "otlu poğaça" gibi evyapımı kafa yapıcı "otlu muffin"ler revaçta! Bu arada bizim poğaçanın Poça, poaça olarak da yazıldığını ve söylendiğini belirtmek isterim...



"Boyoz", 1492'de Türkiye'ye yerleşen Sefaradlar tarafından Anadolu ve özellikle İzmir mutfağına katılmış, İzmir damak tadı ile özdeşleşmiş, mayasız bir hamur işi...Boyoz, İspanyolca yazılışıyla "bollos"- "küçük somun" anlamına gelen bollo sözcüğünün çoğulu...Yanında katı yumurta ve çayla nefis bir kahvaltı!..Bir de "kumru" var ki; İzmir’e has lezzetlerden biri olan bir çeşit "sandwich"...Ama gaddarca hep zavallı kuşun pişmiş, kızartılmış halini düşündürür...Az tuzlu bir hamurdan elde edilen simit arasında peynir, domates ve yeşil biber konarak yapılan bu "sandviç" İzmirliler’in en sevdiği yiyeceklerden biri...İstanbul'da da biraz farklı formatta da olsa her yerde çıkabilir karşınıza!.. Püskevit kadar lezzetli olmasa da!..
Susurluk'ta yıllar önce bir kaza  yasadışı Polis-Mafya-Aşiret ilişkilerinin ortaya çıkmasını sağlamış ve bir skandal patlak vermişti...(Susurluk Olayı)Kazanın ardından kamuoyu, "Devlet-Siyaset-Mafya" üçgeninde yasadışı ilişkilerin ve ve faaliyetlerin açıklanmasını talep etmişti...İşte o dönem Susurluk'un ayran ve tostunun şöhreti ülke sınırlarını aşmıştı...
Balyoz,a gelince (Balyoz Davası) Mart 2003 ayında 1. Ordu Komutanlığı'nda dönemin Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini devirmek için hazırlandığı iddia edilen "Askeri Darbe" planının adıydı...Açılamayan-  kapatılamayan açılımlar; anlamakta zorlandığımız birtakım birtakım insanların bazı faliyetleri; politika...tu kaka!..değişik derişik adlandırmalar ve isimler...

Kazım Öz (2009)...Bahoz (Kürtçe: Fırtına) : Cemal, üniversite sınavını kazanarak, küçük taşra kasabasından İstanbul’a gelir. Büyük şehrin kalabalığı içindeki yalnızlığı, sistem karşıtı devrimci bir grup ile tanışmasıyla sonra erer. Grubun öncülerinden Helin ile yaşadığı çatışma, kimliğini keşfetmesi için de bir başlangıç olur. Benzer bir süreci yaşayan Rojda ve Orhan da zamanla değişip grubun aktif birer üyesi olurlar. Henüz on sekiz - on dokuz yaşlarında olan bu gençler, koca bir dünyayı değiştirmenin hayalleri ile yaşamaya başlarlar. ‘Devrim’ fikri içlerindeki genç ve dinamik enerji ile birleşerek eyleme dönüşür. Bu proje; Cemal, Rojda ve Orhan’ın geçirdikleri hızlı değişim sürecini ve öğrenci grubunun başından geçen olayları anlatır.



1955 yılında İzmir'i terk ederek Selanik'e gitmek zorunda kalan Hristo, ölen eşinin küllerini saat kulesi maketinin içine koyarak İzmir'e getirmek için uçağa biner. Uçakta sevdiği kızla evlenemediği için 15 yıl önce İzmir'den İstanbul'a giden Tan ile yan yana oturur. Kısa sohbet ikiliyi eski zamanlara götürür. Hristo, eski arkadaşı Oktay ve mahallelisiyle 55 yıllık hesabı vermeye çalışırken, onu büyük ve inanılmaz bir sürprizin beklediğinden habersizdir. Bu arada bir başka yerde Melih ve Ceyhun isimli iki define avcısı ise bütün paralarını vererek aldıkları bir define haritasıyla hayallerini gerçekleştirecek büyük bir hazineyi bulma umuduyla İzmir'e gelmişleridir ancak haritanın sahte olduğunu anladıklarında beş parasız Kordon'da kalırlar. Kordon hazine avcıları ile Hristo'yu birleştirir. Hazine avcıları hikayesini dinledikleri Hristo'nun kaçarken bıraktığı hazineyi almaya geldiğini düşünürler. Hristo'nun arkadaşı Oktay onu bir deponun önüne götürür, kapı açıldığında 55 yıllık sır ortaya çıkar depoda Hristo ve ailesinin kaçarken geride bıraktıkları eşyalar vardır.Kentin bir başka köşesindeki Tan, İzmir'den kaçmasına neden olan eski sevgilisi Hasret ile cenazede karşılaşır. Konuşmak istemese de konuşur. Filmin finalinde Tan, Hasret ile Kordon’da en sevdikleri şarkı ‘Hasret’ eşliğinde son danslarını yaparlarken,bunun aslında yıllar önce yarım kalan,ertelenen son vedalaşmalarının da olduğunu anlarız. Çünkü Tan, İzmir'den gittikten kısa bir süre sonra Hasret zaten ölmüştür. Hazine avcıları ise Hristo'nun hazinesinin anahtarını elinden bırakmadığı saat kulesi maketinde olduğuna kanaat getirip ele geçirmeye karar verirler..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder