11 Nisan 2013 Perşembe

"Sevgi Emektir"

"Eskiden" diye başlayınca anlatmaya ya da yazmaya; içinde mutlaka bir değişimden bahsedeceğim,  mutsuzluk içinde geçmişle bugünü karşılaştıracağım izlenimi doğuyor...çok  da doğru! Eskiden Sinema kültürü vardı...şimdi yok!..İnsanların kendilerine ve çevrelerine özeni ve saygısı vardı...şimdi yok!...düşünce vardı özgürlüğü çok olmasa da  şimdi düşünen de çok kalmadı!..şıklık vardı, incelik, zerafet, kibarlık; hem görünüşte, hem davranışta, hitabette, hem düşüncede...değerler vardı henüz yitip gitmemiş; sahip çıkılan değerler...heyecan vardı ; Sinema sanatına karşı, sinemaya gelen her yeni filme karşı, filmi sinemada izleme yarışı vardı...kuyruklara girme, geceden kapı önünde bekleme...Sinema Günleri daha da anlamlıydı...belki de sırf bana öyle geliyor; sinema okudum diye...belki de bu bir illüzyondu...tüm Beyoğlu ve Emek sineması, çiçek pasajı bir illüzyon, balık pazarı, sahaflar...birahaneler, sarhoşluklar, aşklar ve İstanbul da birer illüzyon!..
"Tommy", "Hair", "Star Wars", "Endless Love", "Grease", "The Wall" filmleri çekilmemiş ve Emek Sinemasında gösterilmemiş ve ben de o koca perdesinde her saniyesini yaşayarak seyretmemiştim...ne Alaska, ne de Frigo yemiştim!..
Sinema Günlerine Pier Paolo Pasolini'nin "Salo ya da Sodom'un 120 günü"ne bilet bulup almıştım...o zaman Marmara  Üniversitesi Sinema Tv öğrencisiydim ve ilk defa bu kadar bahsedilen ama göremediğim yönetmenin bir filmini izleme şansını yakalamıştım... faşizmi anlatan...mart 1992...o gün Emek Sinemasının sokağı hınca hınç doluydu ; insanlar ellerinde bilet aradığını yazan pankartlar taşıyorlar, bilet için inanılmaz rakamlar telaffuz ediyorlardı...ben emin adımlarla kararlı bir şekilde Emek Sinemasının kapısından girdim...film tüm dayanılmazlığı ve rahatsız ediciliğiyle karşımdaydı artık...Lars Von Trier'nin söylediği gibi "iyi bir film içine taş kaçmış ayakkabı gibidir; rahatsız eder"...filmin 10.dakikası mıydı tam hatırlamıyorum...insanlar koşa koşa peş peşe dışarı kaçtılar...dayanamayan o kadar çok insan vardı ki salon boşaldıkça boşalıyordu...bir sinema öğrencisi olarak filmi sonuna kadar izlemeliydim...sonuna kadar da izledim!.. 
Şimdi dönüp bakıyorum geriye inandığım bir çok şeyi savunuyorum ama ne yazık ki sonuna kadar değil artık...çizgim kaymış; kaydırılmış..."yamulmuş"um; eğri bir "çizgi"yim artık! Sonuna kadar çizgisini korumayı başaran ve gerçekten sırf görüntü olsun diye değil; iliklerine kadar "sahiplenen" ve "hisseden"seniz hala o zaman bir şeyler yok olmadan karşısında durmak gerekiyor yok etmek isteyenlerin...
ister Costa-Gavras olun ister sokaktaki vatandaş...polisi, copu, biber gazını göze almanız gerekiyor maalesef!..sonra bir yetkili çıkıp eylemcilerin arasına şu-bu karıştı da şöyle böyle oldu diyecektir ...desin ama karşı duranlar oldukça umutlar, "Emek"ler yaşar! Yenilenme sahası içinde kalan her şey yıkılmadan, taşınmadan olduğu yerde restore edilemez mi!? Tarihi ve estetik değerler yap boz oyunlar gibi bir yerden bir yere taşınıp o ruhu yeniden, eskisi gibi yakalayıp yansıtabilir mi!?..Emek Sineması her ne olursa olsun; hor kullanılmış, dejenere olmuş olsun, belli bir kültürü ve değeri yansıtır...Türk Sineması ve Sinemacıları ve gerçek sinema seyircileri için...Lütfen Emek'e saygı!...
"Emek Bizim" grubu, festivalin sembolik kapanışının  Emek’te yapılacağı duyurdu. 14 Nisan Pazar 16.00’da...
Bina olduğu gibi yıkılıp yeniden yapılacak, dış cephe aynı kalacak, içi dükkan, konferans salonu, cep sineması, otel vb. olacakmış sanat düşmanlığı ve başka başka hesaplar, içiçe geçmişlik, tarifsizlik...ama korkunç bir anlayışla karşı karşıyayız!..1968 Fransa'sında yaşanan Fransız "Cinematheque"-Sinematek Derneği’ni kuran Langlois’nın bir sol kültür taşıyıcısı olmasından dolayı görevine son veren hükümete karşı çığ gibi büyüyen tepki örneğinde olduğu gibi bir tepki göremeyeceğiz anlaşılan..o dönemin ruhunu kalp masajları ve suni teneffüslerle canlı tutamadık...( Henri Langlois, hayatının ilk yıllarından itibaren sinemaya duyduğu büyük ilgiyle bulduğu her filmi toplanmış ve kurtarmış ve ciddi bir arşiv ve kültürel bir bellek oluşturmuştur...


Langlois’nın bu tutkusu  Fransız Yeni Dalgasını yaratacak yönetmenlere de yol göstermiş ve bütün dünyayı etkileyen "Sinematek" kültürünün varoluşunu sağlamıştır...yine onun desteği ile Türkiye'de Sinematek derneği kurulmuş...hatta benim filmlerinden birini Emek Sinemasında ölümünden yıllar sonra izleyebildiğim Pasolini'yi Türkiye'ye getiren de Henri Langlois imiş...)

1968 Olaylar zinciri: François Truffaut, Jean-Luc Godard, Jean Renoir ve Robert Bresson ve 40 kadar yönetmenin filmlerinin "Cinematheque"te gösterilmesini yasaklanmış,Charlie Chaplin, Roberto Rossellini, Fritz Lang, Richard Lester, Carl Dreyer, Orson Welles ve Jerry Lewis de tepki olarak  filmlerini geri çekmiş, Chaillot Meydanı’nda aralarında Truffaut, Godard ve Bernard Tavernier’in de bulunduğu 5 bin kişi toplanmış... polis eylemcilere  sert bir şekilde müdahale etmişti...tabi bu olaylara şahit olmuş gibi anlatmak biraz hissedip yaşamak ve özümsemek ile ilgili yoksa o yıl henüz iki yaşındaydım!..

foto_3.jpg

Claude Chabrol ve Jean Luc Godard "Langlois'i seviyoruz!"...

Dünyadan, tepkiler, toplanan imzalar...Michelangelo Antonioni, Ingmar Bergman, Luis Buñuel, Peter Brook, Alfred Hitchcock, Akira Kurosawa, Pier Paolo Pasolini, Satyajit Ray ve Andy Warhol gibi yönetmenlerin yazdığı ağır mektuplar...Jean-Paul Belmondo, Brigitte Bardot, Catherine Deneuve, Marlene Dietrich, Jane Fonda, Katharine Hepburn, Peter O’Toole, Toshiro Mifune ve Gloria Swanson imza kampanyasına katılan 700 sinema yıldızı arasında yer almıştı...
Roland Barthes, Samuel Beckett, Truman Capote, Max Ernst, Eugène Ionesco, Pablo Picasso, Paul Ricoeur, Jean-Paul Sartre, Henri Cartier-Bresson, Pauline Kael, Norman Mailer, Andrew Sarris, Susan Sontag, Iannis Xenakis de mektuplar yazdılar...Paris’e gelip gösterilere katıldılar. 68 eylemlerinin de ateşi bu eylemlerle beraber yakıldı. 68 Mayıs öğrenci eylemleri, Renault fabrikası işçilerinin grevleriyle beraber işçiler, öğrenciler ve sanatçılar Paris’te 20. yy’ın en önemli hareketliliklerinden birine imza attılar...Geçen yıl da değindiğim bu konu ve Emek Sineması ile ilgili üç yıldır süren bu sürecin geldiği noktada; Pazar günkü olaylar ile 1968'i hatırlatan ve  ilişkilendiren yazılarından dolayı (http://haber.sol.org.tr)'e teşekkürler!

1 yorum:

  1. Dikkat.

    Kisisel is baslatmak için bir kredi gerekiyor ?.
    faturanizi ödemek için bir kredi gerekiyor mu?

    Simdi kredi.teklif@gmail.com bize hemen kredi transferi ile devam etkinlestirmek için: Eger ilgileniyorsaniz lütfen bu e-postayi basvurun.
    Ayrica bu e-postaya burada bize ulasabilirsiniz: (finance_institute2015@outlook.com)

    Eger ilgileniyorsaniz dolgu ve bu bilgileri dönerseniz biz,% 2 faizle kredi veriyor

    (1) Tam adi: ....................
    (2) Kredi Tutari: ...............
    (3) Kredi Süre: ..............
    Dogum (4) Tarih: .................
    (5) Cinsiyet: .........................
    (6) Medeni Hali: ...............
    (7) Ülke:
    (8) Devlet: .....................
    (9) Ev adresi: .........
    (10) Ofis adresi: .........
    Kredinin (11) Amaç:
    (12) E-posta adresi:
    (13) Telefon numarasi: ...........
    (14) Faks numarasi: .............

    Web Luis

    YanıtlaSil