13 Mayıs 2014 Salı

"Görme", "İmgelem" ve "Tasarım" -1-


Görmek varlığını kabullenmektir, onaylamadır, bilmektir… Görmek,  inanmak, şaşırmak, etkilenmek, mutlu ya da huzursuz olmaktır… Bazen hayal kırıklığına uğramaktır… Olumsuz her şeye rağmen vazgeçilmez olandır görmek… Kafanızda canlandırdığınızı bulamamak, hayal ettiğinizin dışında bir şeyle yüzleşmektir.

Görmek yüzleşmektir. Birçok sıfat, fiil ve deyim görme üzerinedir, birçok duygu görme ile ilişkilidir… 
Görme söylemenin diğer yüzüdür madalyonda… görme artık karşılaştırma ve tüketim toplumu içinde “isteme” ile iç içedir; görürsen istersin... Görerek yargılarda bulunuruz, kararlar veririz, yakıştırmalar yaparız.

Görsel kültür içinde  nesnelerin bir takım toplumsal grupların ilgi alanlarını,  sosyal sınıf ve yaşam biçimlerini belirleyici görevleri de vardır. Giyim tarzından, eşyalara, duvar renklerinden, perde desenlerine kadar bunu görebiliriz. Yanlış hatırlamıyorsam; Fildişi sahillerinde ya da Moritanya’da konserve balık desenli günlük kıyafetleri taşıyan insanlara bakıp “balığın” yaşamlarının içine ne kadar işlediğini konserve ile de sanayileşme ve kapitalizmin tüketim toplumlarının yaşam biçimlerini nasıl şekillendirip değiştirdiğini rahatlıkla görebiliriz.




“Gününü göreceksin!”, “Tünelin sonunda ışığı göreceksin”, “Gemliğe doğru denizi göreceksin”…

Görme bakışla ilgilidir ve bakışımızın sınırları hayallerimizinde sınırlarını çizer neredeyse… Bakışımızın bir görüş sınırı, açısı vardır; bu bir takım fizyolojik özelliklere bağlıdır. Diğer taraftan bakışı belirleyen önyargı, beklenti, zihniyet, inanç işin psikolojik algı kısmını etkiler… Psikolojimizin; değişen ruh halimiz, “mod”umuz etkisiyle, algı açıklığımız doğrultusunda, toplumun değer yargılarının doğrultusunda bakar, görür, daha önceki görsel birikimlerimiz yardımıyla ilişkilendirme, karşılaştırma yaparız… bu yüzden hiç bir bakış bağımsız ve özgür değildir aslında!












Mobilyaları ve mimari yapıları, binaları insanlarla özdeşleştirme geleneği nerdeyse Antik dönemde Romalı yazar Vitruvius ile başlar… Vitruvius, Yunan mitolojisinden İnsan ve Tanrı arketiplerini klasik üslubun üç temel kolu ile eşleştirir; Dor sütunu, kaslı kahraman Herkül’ü düz ve kalın hatlarıyla, İyon sütunu, süslü başlığı ve kaidesiyle vurdumduymaz orta yaşlı tanrıça Hera’yı ve Korint sütunu ise genç ve güzel tanrıça Afrodit’i andırır…


Görsel kültür içinde görsel olan sadece görünen şeyler değildir kuşkusuz… Görünen işlevsel ya da iletişimsel bir değeri olandır… İnsanlar tarafından üretilmiş, meydana getirilmiş ve estetik amacı olandır. Görsel kültür sayesinde toplumun görsel olarak yeniden üretilmesinde kurumlar, nesneler, uygulamalar, değerler ve inançlar etken faktörlerdir. Tek tanrılı dinler arasında Museviliğin görsel temsili yasaklaması da görsel olanın güçlü olduğu düşünce ve inancına bir örnektir. Hristiyanlığın on emiri içinde ikinci emir ile putperestliği, yontulmuş görüntüler ve benzerliklere ibadeti yasaklaması imgeler ve benzerliklerle ilgili bir günahın diğer birçok şeyden önde tutulduğunu gösteren başka bir örnektir.

Sanat, din, siyaset ve tarım temelde evrenin sihirsel bir yorumunda kaynaşıp gizlenmişlerdi. Sanatın toplumsal işlevi ile dinin toplumsal işlevi, imge oluşturmada, dansta ve dinsel törenin tanrı vergisi gücünde birbirlerine bağlıydı” diyor Ken Bayness…






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder