2 Mayıs 2013 Perşembe

kader mi, tesadüf mü?!












Tesadüflerin betimlemesidir
aşk
kaderin
tetiklemesi...bir türlü sözcüklere dökemediğin...
geç kalmışlığın
zamansızlığın
yersiz yurtsuzluğun
açlığın
parasız pulsuzluğun
engellerinde salınan...
çölde vaha gibidir bazen
bazen gördüğünü
bulduğunu sanırken
serap gibi kaybolandır birden...
içinde acısı kalır
yüreğinde yarası
yaşanmışlar kadar
yaşanmamış anların
izi kalır
duvarlarda afişlerle, yazılar
ağaç gövdelerinde
kalp içinde baş harflerle...
aşk yeniden
her defasında bile bile
bazen bilmeden çözümsüz bir  bir bilmece
başına gelecek en güzel şey
hem gerçek
hem yalandır...
patatesin ketçabı
denizin tuzu gibi
hem yakan
hem iyi gelen
yaralarına
yeniden...

Aşk ile başladık...bu aşk  insanın insana aşkı olabileceği gibi diğer canlılara, doğaya,  ilime, bilime de, kişinin inandıklarına, "dava"ya da olabilir...
Sonuçlarını bile bile ve sonuçlarına katlana katlana insanlar inandıkları bu aşkı bazen meydanlarda yaşatırlar...bazıları narsist boyutta kendi görüntüsüne hayran hayran seyrederken;  bazıları biber gazları, tazyikli sular altında tesadüf sonucu yaralanırlar...arkadaşlarının attığı taşlarla!!!!!!!!!!!Fişeklerin apartmanlara isabet etmesi de tesadüftür, Dilan Alp ile Meral Dönmez'in kafasına da ...Meral'in Beyin kanaması  geçirmesi de"kader"idir!!!!!!!!!!2000 KAPSÜL GAZ BOMBASI KULLANILMIŞ!





Kadere inanmak ve tevekkül etmek...daha fazlasını istememek ve kabullenmek bizi ne kadar hayata bağlar...canlı organizma her türlü tehlikeye açıktır; her an savaşım içindedir neredeyse...kendinizi düşünün...şu anda olduğıunuz yeri, işinizi, eşinizi, çocuğunuzu...sahip olduklarınız kadar sahip olmayı hayal ettiğiniz ama ulaşamadığınız şeyleri, hayallerinizi...bunlar sizi sürekli canlı tutar; tıpkı amaçlar belirlemek, hedefler koymak, hayatı planlamak gibi şeyler işte...bizi gelecek için bir şeyler yapmaya iter...günü de yaşadığımız olur bazen!  Aşk ise başa gelebilecek en güzel şeydir...kaderde varsa tesadüf sonucu tanıştığınız biriyle 50 yıl mutlu bir şekilde yaşayabilirsiniz! İstikrarlı ve hakçı-halkçı bir hükümetle 1 ASIR!
İmkansızlıklar ve kavuşamama üzerine o kadar "ölümsüz aşk" anlatılır ki...Kader yukarılarda, göğün katlarında  bir yerlerde, fazla mesaiye kalan memurlar tarafından yazılıyor da olabilir...o kadar birikmiş dosyanın içinde "Allah kolaylık versin!"

Londra Üniversitesi uzmanları ve ünlü İngiliz tarihçiler, geçtiğimiz iki  yüzyıl içinde insanları 'birbirine yakınlaştıran' tesadüfleri sıralamış:

James Dean'in ölümüne neden olan otomobilinin hurdası birçok kişiye felaket saçmış!. Hurdayı garaja götüren tamirci, araba bacağının üzerine düşünce sakat kalmış... Dean'in arabasının motorunu satın alan bir doktor araba kazasında öldükten sonra, doktorun kardeşide aynı motorun sergilendiği salonda çıkan yangında can vermiş...Yıllar sonra motor ve kaporta yeniden sergilenmiş ve gece, araç bir seyircinin üzerine düşerek seyirciyi ağır biçimde yaralamış... İşte "tesadüfün iğne deliği" dedirten zincirlemeler!..

Anthony Hopkins, George Feifer adlı yazarın bir türlü bulamadığı "Petrovka'lı Kız" adlı kitabını  telefon ederek yazardan istemiş; yazar kitabı iki hafta sonra Londra'ya getireceğini söylemiş... Evden çıkıp metroya binen Hopkins, aradığı kitabı yandaki koltukta unutulmuş bir şekilde bulmuş!İki hafta sonra yazarla buluşan Hopkins, metrodaki kitabın, yazardan çalınan özel sayılı ilk baskı olduğunu öğrenmiş...

Amerika'nın California eyaletinde Richard Bensinger adlı emekli demiryolu işçisi, 1957'de "Eureka" kasabasındaki köprüde yürürken fenalaşıp ölmüş...iki yıl  sonra oğlu Hiram da aynı kaderi, aynı köprüde başına bir kalas isabet etmesi sonucunda yaşamış; yani ölmüş! Aradan altı  yıl geçtikten sonra Hiram'in oğlu David de aynı köprüde araba kazasına kurban gitmiş...
Burada ilk göze çarpan o kasaba insanlarının herhalde o köprüyü neredeyse her gün kullanmak zorunda olduğu; böylece ölüm o mekanda, diğer vakit geçirilen mekanlarda olduğu kadar normal bir ihtimal olarak karşımıza çıkar...bu hergün Nükleer santralde çalışan bir işçinin sonunda radyasyondan ölmesinden farklı değil!  Benzer bir olay: Christina Veroni, 1991'de İtalya'nın Torino kentinde tramvay çarpması sonucu ölmüş...4 yıl sonra babası Vittorio, aynı geçitte aynı sürücünün kullandığı aynı tramvayın çarpması sonucu ölmüş...İnsanlar hemzemin geçitleri kullanmayı bilmiyorlar, kasabanın havasından suyundan bir rehavet ve dalgınlık içine düşüyorlar bence...aynı sürücü olması ise o bölgede mesai harcadığı için yine normal... Ingiltere'nin Bristol limanı açıklarında 5 Aralık 1668'de bir şilep batmış...Kazadan  sadece Hugh Williams adlı bir yolcu kurtulmuş. 1784'de aynı bölgede yeni bir kaza olmuş... 60 denizci arasında yalnızcaHugh Williams adlı ikinci kaptan kurtulmuş... 1952'de aynı yerde üçüncü bir şilep batmış. Kurtulan tek yolcunun adı  yine Hugh Williams... Belki de o yörede çok kullanılan bir ad ve soyadı?!.

Güney Afrika Cumhuriyeti'nde "Cape Town" Ticaret Odası'nın yıllık kongresi'de, İşadamı Daniel de Toit konuşmasını şöyle bitirmiş: “Hayat beklenmedik bir zamanda beklenmedik şekilde sona erebilir.".. De Toit kürsüden inerken ağzına attığı şekerin boğazına kaçması sonucu ölmüş...

James Langley, İngiltere'nin Eastbourne bölgesindeki evinden sokağa çıkmış sonra da şemsiyesini almak için geri dönerken ayağı kayıp, başını yere çarpmış ve ölmüş... Bir hafta sonra evden çıkan eşi Teresa, şemsiyesini almak için geri dönerken başını kapıya çarpmış ve  beyin kanamasından ölmüş...hımmm bence katil "komşu"!..

Tesadüfler zincirinin en inanılmazı, 1981'de ABD'nin Boston kentinde meydana gelmiş. Randolp Matika, yıldırım çarpması sonucu evinin önünde ölmüş...Adamın dul eşinin  yeniden evlendiği damat Pepero düğün gecesi sigara içmek için balkona çıkmış ve o da düşen yıldırımla ölmüş... Kadın sinir krizleri geçirmiş ve tedavi için gittiği klinikte bir doktora aşık olup üçüncü kez evlenmiş. Bir  hafta sonra hastasını ziyarete giden doktor da yıldırım çarpması sonucunda ölmüş...buradan iki sonuç çıkartılabilir ya kadın kocalarına çaktırmadan paratoner bağlıyormuş ya da o bölge ciddi anlamda yıldırım düşmesi açısından tehlikeli bir potansiyel bölge...

Son olarak 1898'de gazeteci-yazar Morgan Robinson "Titan" adlı bir kitap yazdığından bahsedelim...hepinizin de tahmin edeceği üzere kitapta büyük bir yolcu gemisi, okyanusta buzdağına çarpıyordu.!.ve 14 yıl sonra "Titanik" deniz faciası meydana gelmiş işte...

1 yorum: