17 Mayıs 2013 Cuma

farazi işler, afazi ve suskunluk sarmalı...


Bellek bir kodlama ve kod açımlama bankasıdır...Toplumsal bellek, egemen sınıfların ihtiyacına cevap verecek şekilde yeniden kurgulanır. Dolayısıyla ‘gerçek’ olanın dışında, farklı bir tarih bireylerin belleklerine kodlanabilmektedir...Tarihsel, politik ve ekonomik gücün hakimiyeti için kitle iletişim araçlarının denetimi önemlidir. Kitle iletişim araçları, dikkatleri belirli sorunlara yönelterek güç sahibi olanlara ayrıcalık tanıyabilmektedir. Medya, statü sağlar meşruluğunu güçlendirir. 

Bellek, hafıza ve anımsamayla şekillenir. Anımsama, geçmişle bağ kurmaya yardımcı olur. Birey ve toplumlar kimliklerini kurabilmek için geçmişe ihtiyaç duyarlar.
Belleğin neleri içerdiğini, bu içeriklerin organize edilişini ve ne kadar süre ile muhafaza edileceğini, bireyin kapasitesi ve yöneliminden çok, dış koşullar, yani toplumsal ve kültürel çerçevenin koşulları belirler...bir de Devletin ideolojik aygıtları..."medyatik bellek" söz konusu olduğunda ; iletişim ve kitle iletişim süreci içinde kaynağa ait kodlama ve hedef kitle-alımlıyıcıya ait kod açımlama söz konusu olur...Dolayısı ile iletişim ve kitle iletişim bütünselliği içinde bellek parçalı bir yapı içerir. Bu noktada iletişim ve kitle iletişiminin "kolaj bellek" oluşturduğunu söyleyebiliriz...


Medyanın tarihsel süreç içinden gelen temel içeriği "haber" söz konusu olduğunda, ticari kaygıyla birlikte episodik belleğe yönelik haber kodlaması ön plana çıkar...kişi merkezli habercilikte parçalı/kolaj bellek yapısı oluşur...ve önceki veriler ile yeni veriler parçalı bellek içinde ortak kodlar  ile tam olarak doğru bir kod çözümleme oluşturamadığı durumlarda "medyatik amnezi" durumu yaşanır...
"Medya bize ne düşünmemiz gerektiğini söylemez neyi düşünmemiz gerektiğini söyler" der Bernard Cohen...


Afazi,  beyindeki konuşma merkezlerinde meydana gelen bir hasar sonucunda konuşma, konuşulanı anlama, adlandırma, tekrarlama, okuma veya yazma gibi becerilerin kısmen ya da tamamen kaybıdır. Elisabeth Noelle Neuman, "insanlara görüşlerini savunmakta kullanacakları sözleri, argümanları medya veriyor" diyor...insanlar kendi bakış açılarına uygun, düzenli bir biçimde tekrarlanan ifadelerle karşılaşmayınca dilsizleşirler...kelime dağırcığı medyaya bağlı olarak fakirleşiyor, klişe ve stereotip kullanımı gigide tembelliğe alıştırıyor, alternatif düşünme yeteneği köreliyor...ve korku giriyor bir de işin içine...
Gündemi belirleyen medyanın alımlayan kitleye ne hakkında nasıl düşüneceklerini bildirir ve düşünce sınırlarını çizer...
"Suskunluk Sarmalı", Alman siyaset bilimci Elisabeth Noelle-Neumann tarafından geliştirilen bir siyaset bilimi ve kitle iletişim teorisidir.
Bir kişinin/grubun savunduğu fikir, mensubu olduğu toplumun (okulda sınıf, fabrikada soyunma odası, orduda yemekhane, belediye otobüsü, akraba ziyareti, hastane koridoru vs.) ‘genel-geçer’ kabul ettiği görüşlere uygun değilse, bu kişi toplumdan dışlanma korkusu nedeniyle konuşurken kendini kısıtlar veya fikrini söylemekten vazgeçer. Aynı kişi fikrinin (veya kendi fikrine yakın görüşlerin) toplum nezdinde yaygınlaşmaya başladığını sezerse, bu kez fikrini yüksek sesle söylemeye başlar.
‘Suskunluk Sarmalı’ teorisi içinde dört temel faktör vardır:
  • Kendi görüşlerinin toplum nezdinde ‘kabul görmeyeceğini’ bilen ve/fakat kaybedecek birşeyleri olmadığına inanarak veya inanmayarak ‘sarmalın’ içinden sıyrılmayı başarmış, her zaman azınlıkta kalacağının farkında olarak görüşlerinden taviz vermeyen kişi/gruplar,(kendimi bu gruba dahil edebilirim!Edeyim mi yoksa sarmalda mı takılayım?!) 
  • Kitle iletişim araçlarının -medya etkisiyle (ve çoğu zaman bizzat medyanın sürekli tekrarlaması ile) yaratılmaya çalışılan ve en sonunda baskın gelen ‘Genel-geçer görüş’ bir diğer adla ‘Toplumsal Algı’,
  • Fikirleri ‘aykırı’ addedilen sınıf ile ‘genel-geçer’ addedilen sınıfa dahil olmak arasında, dışlanma korkusu nedeniyle fikirlerini açıkça söylemeyen ve kararsız kalan kişilerin toplamı.
  • Teori sadece ‘iki kutbun (dualizm)’ birbirine olan etkisini incelemek üzerine kurulu değildir. Hangi fikrin, siyasi görüşün, kanının, yaklaşımın, inanışın, geleneğin, tezin, anti-tezin, felsefenin vs. doğru hangisinin yanlış saptamasını yapmaya çalışmaz. Birden fazla algının bir arada yaşadığı ‘iklim içinde’, ‘Suskunluk Sarmalı’ teorisi eğilimlerin ne yönde olduğunu ve zamanla değişiklik gösterip göstermediğini araştırır.

Çağdaş toplumların bireylerini yalnızlık korkusu yönlendirir... Başkalarıyla ilişki yokluğu, görüşlerin çeşitliliğinden habersizliğe ve egemen olarak algılanana bağımlılığa götürüyor; medya bunu sonuna kadar kullanır...-arada bir bazı konularda!- getirilen "Yasaklar" toplumu daha da bilgisiz ve bilinçsiz hale getiriyor!..bilmemek en iyisi...bilirsen, görüp duyarsan ya da okursan düşünürsün , düşünürsen uyanırsın, uyanınca bir görüşün olur ve sorgularsın...Nnnnhayıırr! alternatif  bir görüş  kabul edilemez;Allaha şirk koşulmadığı gibi! Bu riske girilemez..."portakalı soydum başucuma koydum ama neden soyduğumu hatırlamıyorum en iyisi ben  sarmalıma döneyim!"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder