27 Temmuz 2018 Cuma

kıyısından bir şehir hikayesi -1.Bölüm-


Saat erkendi henüz, kursağındakini kusuyordu martı yavrusun ağzına; dişe dokunur pek bir şey de yoktu aslında ama bağırış-çağırış gırla...Paltomun üst cebinden dün yoldan bulduğum hiç içilmemiş iki sigaradan birini yaktım ama tersten; sanki gök domatesi dişlemişim gibi bir tat yapışıp kalıverdi genzime bir anda... ,
...saat henüz erkendi Umuryeri'nde kompresörün sesi kesildi... Mardinli midyeciler yakalanmadan dalışlarını bitirmek üzereydiler; son midye kolonisini de söküp dipteki kayalardan... 8 saattir  ağızlarında bir hortum, ciğerlerinde araba lastiğine vurulan hava... Çuvalı 15 liradan 30 çuval, Allah bin bereket versin; versin de böyle nereye kadar! 
O sırada karada; paralel kurguda şehrin göbeğinde bir sokakta, her zamanki yerimde çöp tenekesinin dibine; belime kadar uzanmıştım "en iyiler en diptedir"diye... yumuşak şeylerin arasında oldukça katı ve soğuk bir metali kavradım; bir tabancaymış! Hiç şaşırmadım onca yıldır bulduklarımdan sonra... Bir gazeteye sarıp, "onu" üstüme üç beden büyük gelen paltomun cebinin derinliklerine gönderdim. Bir süre köşedeki çay ocağı açılıncaya kadar bankta kediler ile oturdum. Elimi istem dışı her cebime atışta "onu" kavrıyordum. İçimde bir bulantı, ağza boş girip çıkan  bir kaşığın metalik tadı...Acıkmıştım...açlık iyiden iyiye vurmuştu beni tam midemden...tabi ki mecazen! Hoş "Açlık"ta bir silahtı ama biz açlığa zaten alışmıştık! Benim çöpten bulduğum daha somut ve ürkütücü bir güce sahipti...
İkinci sigarayı dudaklarımın arasına kim bilir ne zaman koydum ve orada unuttum?!. Fark ettiğimde belki bir saat geçmiş, sigaranın filtre kısmı kuru üst dudağıma yapıştıkça yapışmıştı...sonra da havanın nemindendir herhalde bir türlü yanmak bilmedi...çay ocağı açılmıştı açılmasına da çaycı Birol artık veresiye çay vermiyordu.
Simitçiden bir simit, yanına ince bellide demli bir çay, üç şekerli...nasılda güzel giderdi!
Oturduğum yerde kalmaya  devam ettim. Kediler zaten kucağıma yayılıvermişlerdi. Sonra cebimin içindekini kavramışım birden farkettim...elimi sarılı silahla birlikte cebimden dışarı çıkarttım, yerimden doğrulurken kediler kaçıştı. Gazete kağıdını diğer elimle parçalayarak açtım. Silahı kavradım ve çay ocağına doğru yürüdüm. Birol, bardakları sıcak suyla çalkaladıktan sonra  buharı tüten iki demlikten birinden çay döküyordu ki elimdeki silahla birlikte görüş alanının içine girdim.Bu duruma anlam vermeye çalışırken elimdeki silahı soldan sağa savurup bir yarım daire çizdim havada...sanki silahın namlusuyla işaret ederek şu bardağa bir çay dök der gibi. Birol kekeledi...taa-ta biii dökiimm.
"Şuradaki simitçiden bir simitle iki karper getir bi de "dedim silahın ucuyla boş bir masaya işaret ederek...  masaya oturup silahı da "tak" diye masanın en ortasına koydum. 
Uzun zamandır böylesine keyifli bir kahvaltı yapmamıştım. Üstüm başım susam oldu...birazdan karıncalar ve serçeler de nasiplenecekti... Birol'un aldığı iki simit, dört "karper"i  3 çayla öyle bir ıslatmışım ki...
Bir kaç martının çığlıklarının uzaklaşarak deniz tarafında kaybolduğu sırada deniz tarafından da midye çuvalları benim sokağa yığıldı. Balıkçı Toma'nın yanındaki delikanlılar gözlerini ovuştura esneye leğenleri ortaya getirdiler. Birol onlara birer çay verdi. Midyeler açılıp, temizlenmeye başladı. Eller bıçakla ustaca kabukları aralayacak noktayı bulup ikiye ayırırken Toma bana bir sigara uzattı. Karşılıklı  hiç bir şey konuşmadan seyre daldık midye açanları. Bir sigara içimi süre bile midye ayıklayanların ellerinin dersini yumuşatmaya yetmişti. Açılan her bir midyeden çıkan tuzlu su mavi leğenin içinde birike birike neredeyse küçük bir denizi oluşturuyordu bu makette. Tek eksik vardı onu da ben tamamladım. Kağıttan iki kayık yapıp. Kayık demişken karar vermiştim birden; Toma'dan kayığını alıp açılacaktım olabildiğince kıyıdan sonra da bu silahı fırlatıp atacaktım . Nasıl olsa bir çok sırrı taşıdığı gibi deniz bunu da taşırdı derin koynunda...
Ama öyle olmadı...olamadı. Masanın üzerine bıraktığım silah artık yerinde yoktu...

-devam edecek-

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder