1 Aralık 2016 Perşembe

Tell me the reason Why?


Her seferinde görünmez bir el tuttu elimi. Her seferinde sözcüklerimi çaldı. Ne zaman yazmaya kalksam beni engelledi...eskisi gibi yazabilsem belki...belki özgür olabilirim  dedim eskisi gibi...yudum yudum birikenler, içimden taşanlar, duvarları delip geçen düşünceler,paylaşmayınca eksilenler!
Avuç dolusu ilaçlar, yan etkiler için yeni ilaçlar, gereksiz "ihtiyaç"lar için fazladan "mesai"ler, "amitu"( barış yapma) ve "arop" (özür dileme)içinde yaşayan "Masai"lerden öğrenecek o kadar çok şey varken! 

Kulaklığı takıp, yazma girişimindeyim... "Mirage albümü"; Arubaluba, ardından Lady Fantasy de..."Tell me the reason Why?"-cümlesi kafama takılıyor...cevap yok!progresif rock ve gerçekler...

"Camel", Mirage Albümünün kapağında Camel Sigarasının reklamı yapılmıştı...



Camel'i dinlerken Barış Manço çıka geliyor birden  "İşte hendek, işte deve...ya atlarsın ya düşersin...baktın olmadı vazgeçersin" diyor. Sonra Camel paketindeki gizli özneyi görüyorum devenin bacağında... 

İşte o zaman anlıyorum durumun ciddiyetini...hastanın durumu kritik!
Görüntüler birbiri ardına "ark" yapıyor...kısa devre ihtimalim yüksek!
"At izinin it izine karıştığı" bu günlerde, kurunun yanında yaşın da yandığı, içimize, ocaklara "ateş"lerin düşmeye devam ettiği bir ülkedeyiz. Daha neler ile uğraşacağız, neler ile dayanma sınırımız test edilecek ve sınanacak? En son istediğimiz şey herhalde bir savaşın içinde olmaktı; onun da içindeyiz!? 

Bir gün  "Görsel Anlatım" dersinde slayta bir tarih koydum
2 TEMMUZ 1993" ve sordum "bu tarih size bir şey hatırlatıyor mu?" Cevap gelmedi... sonra bir görsel paylaştım; bir kibrit kutusu... "Peki şimdi"? Yine cevap çıkmadı...


Sonra "SİVAS" yazısı geldi diğer slaytta. Bir kişi atıldı. "Sivas yangını"diye...Ben"...Katliamı"
dedim ve sustum... 
Dilimin ucuna gelip de "olağan dışı ve üstü" hallerden dolayı yutkunduklarım...kuramsal dersler, kurumsal etkinlikler de kendim olmaktan çıktığım günlerde, 35 öğrenciden ikisi, üçünün derse uğradığı günlerdeyim...kitap okumayan, 35-40 bin lira okula verip 10 liralık fotoğraf baskısını yaptırmak istemeyen, geçen haftanın önemli olaylarını sorduğumuzda uzaylıların "Türkiye'yi istila girişimi" diyen öğrenciye biraz ip ucu vermek adına ölen bir devlet adamı da vardı hani baş harfi "F" soyadının ilk harfi de "C" diye hatırlatmaya çalıştığımda biraz düşünüp "Aaaa tamam Sibel Kastro" dediği günlerdeyiz...Daha önceki yıllarda İletişim Fakültesinde bir sınavda Marx'ın ve Spencer"ın sosyoloji kuramıyla ilgili bir soruya bir bayan öğrenci "Marks ve Spencer"ın Bağdat caddesindeki mağazasından alışveriş yapıyorum diye cevap yazmış, yine bir fotoğraf çalışması için üç "obje" çekin dediğimde ise yan yana çekilmiş üç "oje" fotoğrafı(evet oje şişeleri de birer obje ama...),sonra temel geometrik formlardan bir küp fotoğrafı çekin dediğimde içinden altınlar saçılan topraktan bir küp gelmişti...Unutulmazlar arasına girmişti bu çalışmalar...yakında "sakallı bebek doğacak" ve dünyanın sonu gelecek!

 
"Goygoyrail" grubunun "trol"ü bir yana kendimi bir"strumpf"a benzetiyorum artık:"Şirin baba"ya... ama suratı biraz asık bu günlerde...
Görüldüğü üzere artık hiç bir şeye konsantre olmak ve baştan sona bir konu hakkında yazmak mümkün değilmiş gibi görünüyor benim için. (Bir başka deyişle, 2011 yılından 2016 yılına kadar düzenli yazdığım bloğumda yayınlanan bununla 681'e ulaşan yazı ve paylaşım kafamı toparlayabileceğim bir tarihe kadar aynı yerde sayacak gibi görünüyor.) Zevkle ve şevkle klavyenin başına oturduğum günlerden sonra bu yazı bile zor geliyor...Umarım bu "bir veda yazısı" olarak kalmaz! Sevgiler herkese, hepinize! 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder