22 Haziran 2016 Çarşamba

yazdıklarımı unutun!

Boğazımda düğümlendi... yutkunmak istemedim...çünkü yutmak istemedim...aksine dışarı atmak istedim ama ağzımı açamadım...yapışmıştı sanki dudaklarım...elimle ağzımı yokladım yerinde mi diye; yerindeydi ama... dudaklarımı açamadım...kötü bir şey söylediğinde ağzına biber sürmekle, iğneciyle tehdit eden ebeveynler, büyük anneler gereksiz akrabalar...hiç biri yoktu ve ben büyümüştüm!
Büyüyünce iyi kötü her şeyi rahatlıkla söyleme özgürlüğüm olacak sanmıştım.Düşünebiliyordum her şeyi...yerli yersiz kimsenin aklına gelmeyecekleri...horoz sesi duymamış küfürler yine horoz sessiz kaldı içimde...söyleyemedim...konuşamadım! Arada bir susun, konuşmayın; konuşmayı bile düşünmeyin, bir şeyler söylemeyi bile aklınızdan geçirmeyin....Bazen konuşmamak iyidir!

Yazmakla olur sandım söyleyemediklerimi ama kimse okumaz olmuştu; unutmuşum!Aklıma geleni yazdım saatlerce geçmiş günlerin günlüklerini açmışcasına...yazdım usanmadan her duyguyu anlatmak için kelimeleri içinde taşıyan dev bir şemsiyeyi ters çevirip...yazınca; yazmakla biter sandım tozlu raflarda unutulmuş kitaplarda da yazanları yeniden...ama unutmuşum onlarında çoktandır okunmadığını...birden yazmam durdu, rüzgar benim bıraktığım yerden geriye doğru çevirdi sayfaları ...mecburen sustum.Yazgısında koca dünyanın suspus oldum...Kalemi, kağıdı, kelimeleri unutun arada...arada bir elinizi, yazma hissini ve isteğinizi dizginleyin...elinizi hatırlarsanız yeniden yazmayı unutun!

Alıp başını gitmek varmış...böyle olunca kaçtığın yerde sorunlar seni bulmaz sandın; yani sandım(kendime söylüyorum ama gocunabilirsiniz)...kapıdan bacadan girenler, sürek avındaymış gibi izini takip edenler...bak yine buldular seni!Oysa geri dönüş yolunu bulmak için yürüyüp geçtiğim yollara ekmek kırıkları da bırakmamıştım, gittiğim her yerde kuşları da aç bırakmadığım gibi...buldular beni benden önce! Ayrıdına vardım avurtlarıma çömelip uykusuz...döngüsünde bir kez daha kayboldum ...Arada izini kaybettirmek kadar kendini hatırlatıp görünür olmak, görünmek iyidir. Ulaşılır olun, size bu kadar çok ulaşmak isteyen sevdiklerinizi sakın ha üzmeyin; mesajları yanıtlayın, aramalara cevap verin; bankalar, kampanyalar, faturalar, dekontlar, reklamları unutmayın!

Başa sardım; yaşamam gerekenlerin ortasına, dişimle tırnağımla geldiğim bu hiçliğe. terkedildiğim cami avlusu, kürkçü dükkanı, darı ambarına ne derseniz deyin!
...sonra düşünmeden birden  yutkundum; mikrofilmi yutan casustum...zamanı gelinceye kadar kimse bilmez, ulaşamaz sandım ...sindirim sistemimizin bir çıkışı olduğunu unutmuşum...hep içimde taşırsam uygun zamanı kollarsam, şartlar olgumlaşırsa, bir mani çıkmazsa, unutmazsam, içimi boşaltıp sonra samanla doldurmazlarsa, beynimi yıkamazlarsa, amnezi olmazsam, ruhumu şeytana satmazsam, birktirdiklerimi eskidi diye atmazsam...ölme eşeğim ölme; sana ihtiyaç var...zira cehenneme bu kadar odunu tek başıma ben taşıyamam...cennette nasılsa tüm yerler kapıldı ...cehennem senin neyine yetmiyor...hem sıcağı seversin sen....
yutkunmam bitti, mikrofilm tahmin ettiğiniz üzere ertesi sabah içimde biriken tüm kötülüklerle çıktı gitti...
birden konuşabildiğimi fark ettim! Bazen olur öyle rüyada konuşamama, dil tutulması, basiret bağlanması...bir nevi kabızlık...Olur olur...
Hemen çatıya koştum ve aşağıda koşuşturan insan kalabalığına, araç trafiğinde can çekişenlere haykırdım...benim de düşlerim var...benim de hayallerimmmm!
Alın bu deliyi içeri gibisinden bakan sağır, kör ve yaşlı teyzeyi ve sokaktan geçen uyuz köpeği saymazsak kimse umursamadı...

Arada bir siz de yutkunun ve unutun...unutmak yutkunmak kadar iyidir... yazdıklarımı unutun!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder