İlişki deyince hemen karşı cislerin arasındaki çekim ve cinsellik gelmesin...hepimiz karşı cins ile olduğu kadar hemcislerimiz ve diğer dünya ülkelerinin insanları, diğer dünya varlıkları ile ilişki içindeyiz...bütün ilişkilerde ne yazık ki çıkar ön plandadır-kimse bunu inkar etmesin! İş dünyasında da,anne, baba, kardeşler; aile arasında da, kız arkadaşımız ile flörtte de, evlilikte de...
Hayvanlar alemi ile ilişkimize bakın...onların etinden, sütünden, yününden, yumurtasından yararlanıyoruz...evcilleştirip kendi manevi eksikliklerimizi onlara gösterdiğimiz-mıncık mıncık -sevgiyle tatmin etme arayışı içine giriyoruz...bütün ilişkilerde "ben" vardır...kendimizden bir parça ararız her yerde, herkes de...kendimizi bulmak, görmek özellikle sevdiğimizde...olmadı mı; kendimize benzetmeye çalışırız...kimse karşılıksız bir şey almadan bir şey vermez...sömürü hep vardır...maddi manevi sömürü insanın özünde vardır! Bütün bunların farkında olup, ses çıkarmadan kabullenir çoğu insan-karşılıklı çıkarlarını düşünüp-bir gün tam anlamıyla farkına varır; uyanır ya da tüm ömür boyu uyurgezer!
Christopher Columbus ile başlayan ilişkiler!..
Hepimizin istediği sağlıklı mutlu ilişkiler kurmak değil mi?! Belki sahip olduğumuz şeylerin farkında değiliz, belki de gerçekten mutlu değiliz...şurası bir gerçek ki kıyaslamadan edemiyoruz...her şeyi kıyaslıyoruz; ilişkileri de...hayatımızı başkaları ile kıyaslamak pek bir değişiklik getirmiyor...mükemmel bir ilişki yaşayanları görüp kıyaslıyoruz, kendimizi kötü ve mutsuz hissediyoruz...mükemmel bir ilişki aslında yok! sadece dışarıdan öyle görünüyor ya da bu ilişkiyi yaşayanlar dışarıya öğle gözükmeye çalışıyor...tam tersi uyumsuz, sorunlu bir ilişkiye tanıklık ediyorsak da kendimizi bu sefer şanslı hissediyoruz!..eğer mevcut şartlardan memnun değil isek düşünce yapımızı değiştirmemiz gerekiyor. Temel sorun paylaşamamak...ortak ilgi alanları yaratıp, birbirimize zaman ayırıp bu koşuşturma içinde birlikte vakit geçirememek...hoş geçirmek için plan yaptığında da kimseyi memnun edemeyebilirsin!
Üçüncü Türden Yakınlaşmalar
(Close Encounters of The Third Kind)-1977-Steven Spielberg
Düşüncelerimizi, kafamızın içinden geçenleri karşı tarafın okumasını, bizi anlamasını ve saygı duymasını bekliyoruz...kimse zihin okumuyor; telepatik olarak da bir iletişim kurabilmek neredeyse imkansız...yine işten, güçten geriye kalan halimizle birbirimize ve birbirimizin düşüncelerine odaklanamıyoruz.
İlişki yakınlaşmadır...uzaktan, mesafeli bir ilişki ilerlemez; içten olmaz...ilişkiler birlikte geçirilen zamanın miktarı ile değil kalitesi ile gelişirmiş!Kaliteli zaman geçirmenin bir de maddi boyutu var; bunu kimse düşünmüyor...yorgana göre yaşarken bütçe dışı harcamalara giriyor bu ve çoğunlukla lüks kaçıyor...Açık sözlü olup her şeyi paylaşma isteği de sekteye uğruyor...hep söylerim kimse kimseyi dinlemiyor!Bir de yanlış anlaşılmak ve kendini, düşüncelerini iyi ifade edememek var...geçmişimizden kurtulamıyoruz, hep geçmişteki gibi olsun her şey diyoruz...güzel yanlarıyla hatırlıyoruz genelde geçmişi...oysa geçmişte de yolunda gitmeyen şeyler vardı...kalp kırıklıkları,bir yere varmayan platonik aşklar, zorlu deneyimler, acılar...bütün bunları aşıp ve kişiliğimizi geliştirip bu güne geldik ama tarih tekerrürden ibaret ve "deja vu"ler devam ediyor! öncelikle kim olduğumuz ile ilgili bir memnuniyet durumu olması gerekiyor galiba! Sonuçta yaşadığımız ilişki hayatımızda önemli bir yer tutabilir...hayat devam ediyor ve belki bencilce gelecek ama kendimiz yani"ben" daha önemli! Sorumlulukları tamamen unutun demiyorum mevcut ilişkiniz ya da aile düzeniniz içinde...ama kendinizi de harcamayın! Hayatta kalmak ve gelişmek için gerekli olan zaten bizde mevcut...ama tek konu hayatta kalmak değil; mutlu, duygularımıza karşılık bularak, paylaşarak yaşayabilmek... gelişebilir olmak durumu da "nereye kadar" sorusunu beraberinde getirerek pek tatmin edici görünmüyor!..Tencere yuvarlanır, kapağını bulur kimi zaman... Yine de unutmamak lazım; -yemek pişirirken- tencerenin her zaman kapağının olması gerekmiyor!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder