Doğu felsefesinde ejderha; iyilik yapan, kutsal bir güç iken Batı uygarlığında ölüler dünyasına ait yıkıcı ve kötü bir güç olarak kendini gösterir...Genellikle tek tanrılı dinler ejderhayı kötü olarak betimlerler. Ejderhayla sürekli bir savaş durumu vardır ve bu savaşma sebebi farklı şekillerde açıklanabilir. Ejderhalar canavar olarak kahramanların, fatihlerin ve diğerlerinin bir toprağın kontrolünü ele geçirmek ya da işgal etmek için dövüşmeleri gereken yeryüzünün gerçek hâkimleridir... Aynı zamanda hazinelerin ve özel bilginin kapılarının bekçileri olarak görülmektedirler.
Ejderhayla mücadelenin sembolik anlamı ise iç bilginin hazinelerini kazanmak için üstesinden gelinecek güçlükler olarak nitelendirilmektedir.
Aziz George ve Ejderha ikonografisinde ele alınış biçimiyle, Hıristiyanlık dininde ejderhanın Tanrı’nın düşmanı, kötünün gücü ve şeytan olarak nitelendirildiği görülür... Musevilik’te ise ejderhaların derin sularda yaşadıklarına inanılır. Ejderhayı yenmek kötü ve dine aykırı güçlere karşı zaferi simgeler...
Sümer uygarlığında "Gılgameş(Gılgamış) Efsanesi" bir şiirdir ve şiirin bir bölümünde Kahraman Gılgameş’in Yaşam Ülkesi’nin ağaçlarını elinde tutan Huvava adlı ejderha ile karşılaşmasını ve onu yenmesini anlatır. Gılgamış Destanı, tarihin en eski yazılı destanıdır; 12 kil tablete Akad çivi yazısı ile kaydedilmiştir. Uruk kralı Gılgamış'ın ölümsüzlüğü arayışının öyküsünün anlatıldığı destan aynı zamanda Nuh Tufanı'nın en eski versiyonunu barındırmaktadır...
Gılgamış miti, Ejder’e, gölgelere, düşmanlara karşı savaşan kahraman olarak tanıdığımız kahramanların en eskisidir. Daha sonra Yunanistan’da Herakles, Romalılar’da Herkül olarak ve hatta tüm Ortaçağ mitolojisi boyunca Ejder’le mücadelesi içerisinde Aziz George olarak göreceğimiz kahramanın ilk örneği...
Hititler’de ejderhanın yenilmesi, kış mevsiminin bitmesi ve bolluk ve bereket simgeleyen yaz mevsiminin başlaması anlamına gelmektedir.
Ejderha Uzakdoğu ve Türkler’de olağanüstü gücü, bilgeliği ve dayanıklılığı, yaşam suyunun gücünü simgelemektedir.
Bu efsanevi yaratığa, daha sonraları, Araplar "Tannin", Moğollar "Moghur", İranlılar ise "Ejdeha" veya "Ejderha" demişlerdir.6. yüzyıldan itibaren Türk kültürü çevresinde kullanılan ejder motifinin kimliği Uzak Doğu kültürlerindeki ejder tasavvuruna çok yakındır. Uygurların "Luu" dedikleri ejdere, Çinliler "Lung" adını verirler. Çin kosmolojisinde de ejderler gökyüzünü, toprağı zenginliği ve düşünceyi ifade ederler. Gökyüzü ejderi, rüzgara ve yağmurlara hayat verirken, yeryüzü ejderi de, toprağın ve ırmaklarının yaratıcısıdır. Ayrıca yol göstericisi olan düşünce ejderi ile yeryüzünü kuşatan dört denizi simgeleyen dört ejder vardır... Çin'lilere göre gökyüzü; dört ana bölümden oluşur (doğu, batı, kuzey, güney) ve yıldızların bu bölgelerdeki konumlarına göre gelecek tahminleri yapılır. "Ejder Yıldızları" gökyüzünün doğu kısmına denk düştüğünde, yolculuk için en ideal dönem başlamış kabul edilir. (ki bu dönem ilkbahara tekabül eder) Ejder yolculuk boyunca göçebeyi korur, kollar ve ona ılık geceler sunar.
QingMing: Bu bayram baharın geldiğini haber verir, Çinliler bayramında atalarının mezarlarını ziyaret ederler. Mezarlara yiyecek bırakır ve para yakarlar.
Her yıl ilkbaharda hava ısınmaya, çiçekler açmaya ve her şey canlanmaya başladığı zaman, Çinliler çok eskiden beri halk arasında kutlanan bir bayram olan Qingming Günü’nü 4-6 nisan arasında 2500 yıldan daha da eskilere giden bir tarihten beri karşılar ve kutlarlar.Bayramlarda veya görkemli törenlerde Çinliler mutlaka ejder dansı yaparlar...ejder dansının esas amacı da, yağmur ve bereketli bir yıl beklentisi...
Çin tarihindeki hükümdarlar hep ejderin itibarından yararlanarak, kendi etkisini artırmaya çalışırdı. Örneğin, Çin'i birleştiren ilk imparator Qin Shihuang, ilk ejder anlamındaki "Shi Long" olarak da tarif edilirdi. Han Hanedanı'nın kurucusu Liu Bang ise, kendisinin ejderin oğlu olduğu efsanesini yaydı. Bunu daha sonraki imparatorlar da taklit ederek, kendi iktidarının meşruiyetini ispatlamak için, kendilerini "ejderin gerçek oğlu" olarak ilân etti.
Ming ve Qing Hanedanları'nda ejder, imparatorlara özgü bir imaj oldu. Sıradan vatandaşın kullanması yasaklanırken, imparatorun elbisesinde mutlaka bir ejder deseni bulunurdu. Tek bir elbise üzerindeki ejder sayısı 190'dan fazlaydı. Ayrıca saraylarda ejder motifli oymacılığa çok sık rastlanır. Dünya Mirasları Listesi'nde yer alan Yasak Kent'te ne kadar ejder motifi olduğu hakkında hiç kimse kesin bir sayı veremez. Yasak Kent içinde Taihe, Zhonghe ve Baohe dahil olmak üzere 3 ana salonun temeli etrafında ejder oymalı 1458 sütun var, yağmur suyunu dışarı taşıma işlevi olan taştan ejder başı sayısı 1142'yi buluyor. En dikkat çekici olan, Baohe Salonu'nun arkasında bulunan ejder oyma işidir. 16 buçuk metre uzunluğunda, 3.7 metre genişliğinde ve 1.7 metre kalınlığındaki mermer bloğu 250 ton ağırlığında. Blok üzerinde 14 ejder oyulu. Eski imparatorluk bahçelerden Beihai Parkı'nda bulunan "9 Ejderli Duvar"da aslında büyük küçük toplam 635 ejder oyulmuştur...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder