Şehir Tiyatrolarında bu sezon da devam edecek bir oyun var: "Gönlümdeki Osman Hamdi Bey"...umarım fırsat bulur da izlerim...sabah Saraçhane'den geçerken Fatih Şehir Tiyatrosu camekanında asılı duran afişi görünce biraz araştırayım dedim...Oyunu Gülsün Siren Kınal yazmış ve Engin Sürmen yönetmiş...Osman Hamdi Bey'i de oldukça olumlu eşleştiriler alan Tolga Yeter oynamış...Oyun, ölümünün 101. yılında, Batılı anlayışla figürlü resmin ilk temsilcisi, müzeci, arkeolog ve Sanayi-i Nefise Mektebi'nin kurucusu Osman Hamdi Bey'in hayatını bilinmeyen yönleri, aile yaşantısı ve kişiliği ve aşklarıyla sahneye taşımış...
ve “Şehzadebaşı Camisi Avlusundaki Kadınlar” adlı tablolarında Osmanlı Dönemini,İstanbul’unun hayatını tarihi bir belge gerçekliği içinde resmetmiş bir kişilik...
Ayrıca bir çok Arkeolojik kazının başında yönetici olarak bulunmuş(Nemrut Dağı,Lagina ve Sayda'da...
Sayda'da yaptığı kazılarda bulduğu, arkeoloji dünyasının başyapıtlarından sayılan, aralarında İskender Lahiti'nin de bulunduğu bir takım antik eserler çıkarmış). İstanbul Arkeoloji Müzesi'ni kurmuş, burada otuz yıla yakın Müze Müdürü olarak da görev yapmış...Hamdi Bey’in iç mekanda ve dış mekanda kurgulanmış resimlerinin önemli bölümünde arka planı ve kompozisyonun ana kurgusunu mimari öğeler oluşturuyor.
Sayda'da yaptığı kazılarda bulduğu, arkeoloji dünyasının başyapıtlarından sayılan, aralarında İskender Lahiti'nin de bulunduğu bir takım antik eserler çıkarmış). İstanbul Arkeoloji Müzesi'ni kurmuş, burada otuz yıla yakın Müze Müdürü olarak da görev yapmış...Hamdi Bey’in iç mekanda ve dış mekanda kurgulanmış resimlerinin önemli bölümünde arka planı ve kompozisyonun ana kurgusunu mimari öğeler oluşturuyor.
1869'da Tour du Monde isimli dergide yayınlanan"Charmeur de tortues" isimli gravür..."Kaplumbağa Terbiyecisi"'nin esin kaynağı olabilir!..
Kendi çektiği,
çektirdiği fotoğraflardan resimlerinin kompozisyonunun kurgusunu oluşturan ressamın bu yapı içerisine figürleri ve seçtiği eşyaları yerleştirmiş.
Bazı tablolarında da figür kendisidir.
Osman Hamdi Bey’in değişim sancıları yaşayan 19. yüzyıl sonu Osmanlı Toplumunun önündeki sorunları, ikilemleri ve kişisel yaşam felsefesini yansıtan kendine özgü simgesel bir dil oluşturmuştur.
Özellikle "Lale Devri"ndeki "Sadabad Eğlenceleri"nde geceleri bahçelerin aydınlatılması için kaplumbağaların sırtlarına mumlar dikilerek serbest bırakılmalarından esinlendiği söylenen 1906 tarihli eseri"Kaplumbağa Terbiyecisi" belkide çalışmalarından en ünlüsü!İki farklı versiyon olarak çizdiği tablonun ismi önceleri "Kaplumbağalar ve Adam"mış! Tabloda, Bursa'daki Yeşil Cami'nin üst katındaki odanın duvarlarındaki sıvalar ve çiniler yer yer dökülmüş...Osmanlı’nın devlet düzeninde "kaplumbağalar" da "kapıkulları" arasında yer almışlar; bu arada bir kaç Osmanlı kurumunun (Sanay-i Nefise, Asar-ı Atika Müzesi, Duyun-u Umumiye, vb.) en üst düzeyinde yönetici olan Hamdi Bey’in kendi iş yapma alışkanlığı/tarzı ile astlarının yaklaşımlarına ilişkin bir allegori akla gelmektedir. Osman Hamdi’nin kendisi olan "Terbiyeci" elinde neyi, boynunda maşası sırtında "keşkül-ü fıkarası" (eskiden dervişler ve dilenciler tarafından kullanılan, hindistan cevizinden ya da abonozdan yapılma dilenci çanağı (dervişane bir tevekkülü akla getirmekte) hafif öne eğilmiş olarak yapraklarını yiyen üç kaplumbağaya nezaret etmekte. Arkada kalan iki kaplumbağa ise yemeğe yanaşmaya çalışmaktadır...belkide Osman Hamdi Bey’in mesai arkadaşlarına yönelik acımasız, ümitsiz bir hicvi olarak yorumlanabilir bu tablo...
Tablonun tek ışık kaynağı adamın önündeki penceredir; alçaktaki tek ışık kaynağından gelen ışıkla aydınlanan resim, öğelerinin ilgiyi konuya odaklayan bir yalınlık ve kurgu ile her tür gereksiz ayrıntının ayıklandığı bir başyapıttır...
Tablo bugün Suna Kıraç-İnan Kıraç Vakfı Pera Sanat Müzesi'nde sergilenmekte...