Ağzımızdan çıkan her söz bizi bağlar...ya inkar edip işi kaypaklığa dökebilirsiniz ya da sonuna kadar söylediklerinizin arkasında durursunuz cesurca...bazen konuşma sizin kontrol edemeyeceğiniz boyutlara girer, bazen inanmadığınız bir şeyi söyler, savunur durumda bulursunuz kendinizi...bazen de kendi yalanlarınıza inanır hale gelirsiniz... kararlı olmak çoğu zaman işe yarar...en azından kendi kişiliğinizden ve duruşunuzdan ödün vermezsiniz ama hiç bir yere varamadığınız zamanlar da olur, karşınızdakiyle uzlaşamaz, bir düşüncenizi anlatamaz, kabul ettiremezsiniz... iletişimi bozan o kadar içsel ve dışsal faktör varken ne yazık ki sağlıklı diyaloglardan bahsedemiyorum...ama bildiğim bir şey var: konuşmalar tartışmaya dönüşüp işin içinden çıkılamaz bir hal söz konusu olduğunda; taraflardan biri tam anlamıyla üstünlük sağlayamadığında; iş -aşağıdaki diyalogların sonunda olduğu gibi-sorunu ortadan bir süreliğine kaldıracak olan tek bir "aktivite"ye kalıyor...
*Aşağıdaki diyaloglar, yaşanmış, yaşanmakta olan benzer olaylar ve kişilerden esinlenilerek kurgulanmıştır.
“İçim üşüyor”diyorum
"benim de" diyor...
Yemek yeni bitmiş…kadın adama “ellerine sağlık” demiştir…sonra sofra içeri, mutfağa taşınır…
y-…”sana kaç kez bulaşıkları lavabonun içine koyma” demedim mi?!
x-sen de koyuyorsun!
y-musluğu fazla açma tezgahın üzerine sıçrıyor…
x-olur… ama evye ve bataryayı yanlış seçmişsin, musluk evyeyi ortalayamadığı için sıçrıyor…
y-ev eski, hiçbir şeyi uyduramıyoruz.
x-eski, küçük ama başımızı sokacak bir yer var Allahtan…bir de kira verseydik nasıl geçinirdik…sen çalışmasan işler sarpa sarıyor ama çalışınca da birbirimize zaman ayıramıyoruz…yoruluyorsun, agresif oluyorsun…
y-agresif diyene bak…sen her zaman saldıracak yer arıyorsun…ben çalışsam da çalışmasam da…hep kendi dünyandasın, hep geçmişinde…hiç düşünüyormusun ben nasıl bir gün geçiriyorum bu nefretlik işyerinde…ne bir insiyatif…ne güzel bir söz…herkes birbirini takmış kafaya…boğuluyorummm!
x-dolu bir geçmişim ve zevklerim olması bir suç mu…sen de bir şeylerle uğraşsan kafayı boşaltırsın…bana bir bak bu güne gelebilmek için çok şeyden vazgeçtim, tüm özel zevklerimi gömdüm neredeyse…bir müzik, bir de balık kaldı ona da kırk yılda bir çıkıyorum çok mu?
y-her akşam gitarla kafa şişiriyorsun ama…bir takılıyorsun bir hafta boyunca aynı şeyleri dinliyoruz! haa.. Bir de eski eşya toplama, bit pazarı falan…unuttun mu?…nereye koyacağız bu kadar ıvır zıvırı…
x- ıvır zıvır dediğin şeyler benim için özel!
(yakıp unuttuğu sigara bitip küllükten kilimin üzerine düşer...kadın da sigara içtiği için bir şey demez,
( x yeni bir sigara yakar)
( mutfak aspiratörüne daha yakın olan y'ye doğru seslenir…)
x-aspiratörü açsana tüm duman çocuğun odasına doluyor!
y- sen aç o zırzırı…gürültüden başka bir şey yapmıyor…
x- nasıl olsa birazdan tv’nin karşısında uyuyup kalacaksın sorun olmaz
Aspiratörden çıkan motor sesi, rölantide, uzak bir kıyıdan balığa açılan bir teknenin içine götürür adamı…dümen yekesini tumuş, bir yandan midyeleri açıp içlerini süngerin üzerine koymaktadır…Göztepe denilen kayalık bölgeyi kerteriz alıp çapayı hazırlar…oltanın iğnelerini yemler…
xjr-…baba…babaaa Nintendo Wii’nin kablosunu gördün mü?
Motor susar…olta denize inmeden tekne batmıştır…
x- oğlummm! sen bana baba dermiydin…işin düştümü nabza göre şerbet veriyorsun…helal olsun sana
xjr.-nabza göre şerbet ne demek…ben anlamadım…kabloyu gör-dün-mü?
x-annene sor oraları temizleyen o…
(içerden, salondan)
y-kablo yayın kesik galiba…
x- anten kablosu yerinden çıkmıştır…her temizlik sonrası olduğu gibi…
Adam kabloyu bulur ama tv kapılınca Wii yalan olur…çocuk tekrar bilgisayarı açıp "Mine craft" oyununda blog kırmaya devam eder. Adam akvaryumun önünde, kadın kanepede…biraz zaman geçer
Ritüellerden “biri”; “kahve saati” gelmiştir…suskun bir biçimde kahveler içilir…kadın alışkanlıktan fal kapatır.
x-niye kapatıyorsun? Kim bakacak ki?
y-sana ne benim fincanım…ister ters, ister düz koyarım…uğraşma benimle 12 senedir senin istediklerin oldu hep…bundan sonra benimm…
x-açtırma kutuyu söyletme kötüyü…tabii…hıhıı…sen nasıl istersen, neden olmasın
(kendini kasar)
xjr.-annneee…suu!
y-kalk kendin al!
xjr-temiz bardak bulamıyorum ki…makine hiç yıkamıyor…ne zaman değiştireceksiniz…
y- çalışıyor çalışmasına da onun dilinden ben anlarım…dur makine dolmuştu…bir döndüreyim..
(Bulaşık makinesi çalışır…bir türlü su almaz…kadın kapağı açıp zaman zaman içeri çaydanlıkla su gönderir kanepeye döner)
Adam aspiratörü açıp bir sigara daha yakar… kendi kendine konuşmaya başlar…hem bulaşık makinesi, hem aspiratörün sesleri arkasına sığınıp…
Yok oğlum…sen adam olmayacaksın…bile bile lades…kendin ettin, kendin buldun…şimdi otur istediğin kadar düşün…insan ne ile yaşar…hayalleriyle, sevgisiyle…sen nasıl yaşıyorsun…cam kırıkları üstünde…ne uzuyoruz, ne kısalıyoruz…yok yok…kısalıyoruz…sonra “yaşandı bitti saygısızca…”mı diyeceksin…anlayış, saygı falan hak getire…ama her şeye rağmen seviyorum yahu…bu ne yaman çelişki anne!! Annem kendi derdinde… duyar mı ki sesimi?!…şimdi okşasa saçlarımı, “her şey düzelecek oğlum”diye diye bir ninni, bir masal dinler gibi uyuyup kalsam kucağında…
(Birden elektrikler kesilir…)
xjr’nin bilgisayarı, y’nin Muhteşem Süleyman’ı karanlığa karışır…x’in akvaryumunun ışığı, aspiratörün rölantisi, bulaşık makinesinin aksak deviri hepsi…bir anda susar
x bir mum bulur, yakıp salona geçer
xjr-…hikayelerinden anlatsana…
x-hangisini…elma bahçesinde gördüğüm ufo’yu mu…yoksa teknenin yanına gelen yunusları mı…
xjr.- ufoyu!…nasıldı…yeşil ışık mıydı…şeklini görmüş müydün…kaç yaşındaydın???
y-durun başlamayın…elma getiriyorum!
Hikaye biter…bir tane daha derken xjr. uyur kalır…yataklara yatılır…
y kapısı olmayan yatak odasının kapı yerinde duran açık perdeyi göstererek…
y-kapa da gel!
x-uykun gelmedi mi?
y-fazla konuşma da gel…kaçırıyorsun bak!
Perde kapanır odada sesler yorganın altında boğulur… hafif kıkırdaşma ve gülüşler kesilir…biraz sonra derin solumalar kalmıştır koca günden geriye…