James Bond serisinin “Goldfinger-Altın Parmak” filminde(1964), kötü adam Auric, efsanevi Midas dokunuşu ile karşılaştıklarını altına çeviriyordu. (Midas Dyonisos’ tan "dokunduğum herşey altın olsun" diye dilekte bulunur, dileği gerçek olur; ama bilmeden sevdiği kızına da dokunur. Kız altına döner ve ölür) bu sahne için altın yaldızlı boyayla boyanan Jill Masterson’un daha sonra boğularak öldüğü iddia edildi; derinin tüm gözenekleri tıkanarak vücudun aşırı ısınması ölüme götürebilir… Boris Karloff’un “Bedlam”(1946) filminde altına boyalı adamın ölümü ise sinemada ilk örnektir…
Türkiye’deki Caferiler artık bu “ritüel” ler
sırasında İran’da olduğu gibi kanlarını akıtmıyor; kan bağışında bulunuyorlar.Fotoğrafta görünen o ki sadece kan akıtılmıyor; kan akıtıldıktan sonra yüze göze sıvanıyor!
2010 yılında, 11 işçinin ölümü ve Meksika körfezine sızan 5 milyon varil petrolün nedeni “BP” firması, zedelenen imajını düzeltmek için “Sanatı” destekliyor! Petrole bulanmış canlı bir beden insanlara çok şey anlatıyor!
Barcelona’da Hayvan hakları protestosu-2013
Giysinin
olmadığı ortamda, vahşi hayvanları ürkütebilmek, kabilede gücü, üstünlüğü
ortaya koymak ve avlanan hayvandan daha fazla pay
almak için vücutlarını boyamışlar, deri üstüne,
bütün bedene ilkel dövmelerle şekiller ve süsler yapmışlardır. Yüze yapılanların
bir kısmı daha sonra bugünkü makyaja, mask’a
(tiyatro vb
yerlerde kullanılan maskeler) ve dövme
tekniği ile yapılan kalıcı makyaja
dönüşmüştür... Avustralya, Yenizellanda, Pasifik
adalarında ve Afrikanın bazı bölümlerinde tribal kültürlerde karşımıza çıkan
vücut boyama günümüzde bölgesel olarak “geçici dövme” adıyla; yüz boyama ve tüm vücuda üzerinde “vücut boyama” (body
painting) sanatı içinde benzer biçimde uygulanmaktadır.
Sanatçının kendi vücudunu sanat malzemesi olarak kullandığı “Body Art” (Beden Sanatı) ve “Gösteri Sanatı” olarak da adlandırılan “Performans Sanatı” ...
“Performans sanatçıları insan bedenini, insan cinselliğini öne çıkarmakta,şahsi travmaları ifadeye dökmekte ya da toplumsal cinsiyet ve ırk klişelerini çürütmekte kullanılabilecek, alışık olunmadık derecede değişken bir araç olarak görmektedirler.” (Heartney, 2008)
Canlı "tual" dışında canlı "fırça"...
1960’larda Yves Klein çıplak modellerini canlı fırçalarmış gibi kullanır. Boyalı bedenleri tuvallere sürterek ve sürükleyerek plastik sanatlar ile performans sanatı arasındaki ilişkiyi ortaya koyar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder