Dünyaya doğal olarak çıplak geliriz ve o günden sonra yapay bir biçimde giydiriliriz. Sağlıklı olmayan kat kat sentetik giysilerle sıcaktan pişer, kurdeşen dökeriz. İsilik oluruz. Elektrik yükleniriz...Çocukken bir izin verseler o an çıkartır atarız... önce bize uygun görülenler giydirilir ve artık onlarla birlikte bir kimlik de yavaş yavaş üzerimize yapışır hale gelir... Bebeklerin en mutlu ve özgür hali herhalde altları, üstleri değiştirilirken ki çıplak halleridir.
Denize girdiğimizde, suda, duşta, küvette doğal halimize geri dönerken hem hafifler hem de arınırız ama toplum içinde çıplak dolaşmak mümkün değildir artık. Bu deneyimi sadece çıplaklar kampında yaşanabileceğini düşünenler bir gün -hele hele bu günlerde- bir bunalım halinde iken kendilerini soyunmuş bir biçimde sokakta bulduklarında şaşırmasınlar!Şener Şen'in oynadığı "Çıplak Vatandaş"; Orta direk memurun geçim sıkıntısıyla girdiği bunalımı,kendini çıplak bir biçimde sokaklara attığı Başar sabuncu'nun filmini hatırlayın...
O dönemin meşhur Emmanuelle'i Sylvia Kristel'in bambu koltuktakine benzer pozu ile afişi hep aklımda kalmıştır!
Gelelim asıl konumuza;
Postmodern kimlik inşasının Temel öğeleri imaj ve görünüştür.İzleme ve izlenme toplumu olarak özellikle sosyal medyada performans sanatı örneklerine benzer görüntülerle daha sık karşılaşmaya başladığımızı ve ülkemin geldiği durumu düşünecek olursak bu günlerde hepimiz birer performans sanatçısına dönüşebiliriz. Çünkü bedenimiz bizim ifade aracımızdır.
“Performance” sözcüğü, gösterme, gösteriş sözcükleriyle beraber "tamamlama" anlamını da içermektedir.Bir sanat yapıtının tamamlanması, seyirci tarafından tamamlanması anlamına gelmektedir.
Performans, malzemesi yalnızca beden olan, sahne ve görsel sanatlar alanında bedenle yeni ifade biçimleri yaratmayı amaçlayan eylemdir. Modern çağla birlikte, çağdaş sanatta devreye "yaratıcı beden" kavramı girmiş ve gövdenin gerçekleriyle toplumsal alanda bu gerçeklerin doğurduğu çelişkiler de günümüz sanatını beslemektedir.
"Performans sanatçıları insan bedenini, insan cinselliğini öne çıkarmakta,şahsi travmaları ifadeye dökmekte ya da toplumsal cinsiyet ve ırk
klişelerini çürütmekte kullanılabilecek, alışık olunmadık derecede değişken bir araç olarak görmektedirler."
(Heartney, 2008)
Daha önce de eserlerini paylaştığım Spencer Tunick, kitlesel (nü)çıplak fotoğraflarıyla ünlenmiş bir fotoğrafçı... dünyanın farklı yerlerinde gönüllü modellerin katkılarıyla 90'lı yıllardan beri projeler üretmekte.Fotoğraflarında kullandığı çıplak gönüllü sayısının fazlalığı nedeniyle modellerin oluşturduğu görüntü soyut bir desen ve "doku fotoğrafına" ve her çalışması bir enstalasyon-yerleştirmeye dönüşüyor.
1700 gönüllü - Münih şehir merkezi-2012
5200 gönüllü -Sydney Opera Binası-2010
İsviçre- Aletsch Buzulu- Küresel ısınmaya dikkat çeken- Greenpeace kampanyası-2007
Amsterdam-Europarking otoparkı- 2007
18.000 gönüllü -Mexico- Zocalo Meydanı-2007
İspanya- Kursaal Kongre Sarayı ve Oditoryumu- 2006
Belçika- Stadschouwburg Tiyatrosu- 2005
"Trump bizim zihnimizi altüst ediyor, sinir bozucu bir histeri yaşamamıza neden oluyor. Bence her şeyin baş aşağı geldiği zor ve çalkantılı bir dünyada yaşıyoruz"
-Spencer Tunick-
-Spencer Tunick-