*Baştan çıkarıyor
beni düşünceler; düşünce suçu işlemeye… yaramın derin olduğu kadar derin
düşünceler… güneş kan kaybediyor hızla yükselirken gökte…
*“ölüm de kendi yokluğuyla parıldıyor” diyor Jean
Baudrillard … yokluk varlığın karşıtıysa bu akışta hüz<ünlü bedenlerimiz
sorgularken hem varlığı hem yokluğu tüm saflığıyla… kimse ölüp bir yere gitmez;
enerji sürekli dönüşür durur… budur işte hem sebebi hem sonucu her şeyin…
* teknoloji
hem hayat verir hem de alır bize her gün
defalarca bizden ama bedenlerimize bir şey olmaz gözle görülür… ruhumuz elden gider! Fethettiğimizi zannederken bir sürü kalp, bir sürü kale sonra birden tersine döner ibre… gelsin
yenilgiler, sürgünler…
*işbaşı yaparız fabrikada; her yer bir fabrika… soğuk
metaller elleri yakıyor, nefret dolu sözler yürekleri… intihar ederiz kaçmak
için her gün kök salamadığımız için ağaçlar gibi… “hoşça kal” deriz sevdiklerimize
aptalca yaptığımız şeyler gibi bir çırpıda…
*baştan çıkarıyor
tutkular… çocukça yalanlar söyleyip önce biz inanıyoruz kendi söylediklerimize …
değiş tokuş ediyoruz renkli cam bilyelerimizi,
pamuklu kumaşlara sarıyoruz kırılgan anılarımızla birlikte… çöle dönüşürken
yürekler tüm ufuk çizgileri eğriliyor… eğiliyoruz ritüellerde tanrı ya da
yerine koyduğumuz güçler önünde…uzay bükülüyor, zaman kırılıyor tırnaklarımız
gibi her gün… her gün sobeleniyoruz bu saklambaç oyununda…
*Katıksız sevgide
boğulan var mı hiç? Gerçek evriniyor… sevgi yerini nefrete bırakıyor… kayıtsız
kalıyor suç ortağımız yıkılan sırçadan kulelere…
peşi sıra kelimelerin dudaklar kayıtsız kalıyor… gözler hem suç ortağı hem
şahit… kayıtsız kalıyor bu yok olup giden saflığa… Tüm varisler mirasyedi olmak için ellerini ovuşturuyor...
*benden öteye gidiyor nefesim... benden öteye kelimelerim... sonra gerisin geriye geliyor rüzgarla; belkide kimse almak istemediği için! Bazıları hiç nefes almıyor, bazıları hiç konuşmuyor... belkide korumak için o anın saflığını, havanın temizliğini kirletmemek için...işte böylesi hayatlar da var...saygı duymak lazım ama o beyinlerin içindeki düşüncelere de bir şekilde ulaşmak lazım...
* safça inanmak istiyoruz "susan" kişinin gizemli olduğuna ...belki daha çekici... derken aslında anlıyor sonra karşısındaki koskoca bir "hiç" miş, koca bir boşlukmuş; derinlik değilmiş onun içini dolduran...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder