Kimi açık alanda işi için oradan oraya koştururken kimi de gün ışıksız depolarda fordist üretimin bandında, masa başında boğulur...iş işin çok seçici olma lüksümüz yok eğer dededen, babadan miras kalmadıysa; zira ekmek aslanın ağzında! Bir bakmışsın işsiz kalmışsın koca fabrikada; yerini makineler almış!. IBM, insanların düşüncelerini taklit edebilen (Beynin, algılama ve empati yapma merkezini taklit eden)bir çip üzerinde çalışıyor.Beyindeki nöronlar gibi hareket edecek olan çipler, öğrenen bilgi işlemin temelini atacak. Uzmanlar, internet sitelerinin ya da telefonunuzun davranışlarınızı ezberlerse size daha iyi hizmetler sunabileceğini ZANNEDİYOR! Her teknolojik oyuncak bizi biz olmaktan çıkartıp yabancılaştırıyor...ve yavaş yavaş yerimizi, işimizi, elimizden alacaklar!.İşçi çeşitli nedenlerle grev, iş yavaşlatma gibi bazı sendikal mücadele yollarına başvurduğunda, artık değer üretiminin sürekliliği tehlikeye girdiğinden semaye emeğe olan bağımlılığından mümkün olduğu kadar kurtulmaya çalışır.
Makinaların giderek emeğin yerini alacak şekilde geliştirilmesi rastlantısal değildir. Tarihi olarak, çeşitli teknik buluşlar ve makinalar işçi direnişlerine bağlı olarak gelişmiştir. Onlar söz dinleyen ve karşılıksız itaat eden köleler istiyorlar.
ORTACI, REÇMECİ, DÜZ MAKİNACILAR, OVERLOKÇU, ARA ÜTÜCÜ, MAKASTAR, CNC TORNACI, TESVİYECİ, KALIPÇI VB. kadreşlerim atölyelerde, fabrikalarda çalışanlar, arka planda çalan Müslüm ve Orhan Babanın ruhlara dokunan nameleri, makine sesleri, havasız, ışıksız ortamlarda dar alanda kısa paslaşmalar...kurdukları hayallerle bitirmeye çalışırlar mesailerini...hoşnutluk değil mutsuzluk hisseder, fiziksel ve zihinsel enerjisini özgürce geliştirmez, tersine vücudunu küçük düşürür ve aklını mahveder.İşçi bu nedenle kendisini yalnızca işinin dışındayken hisseder ve işinin başındayken kendisini kendi dışında hisseder...Dinde insan imgeleminin, insan beyninin ve insan yüreğinin öz etkinliği, nasıl birey üzerinde ondan bağımsız olarak, yani tanrısal ya da şeytani yabancı bir faaliyet olarak etkili olursa, işçinin faaliyeti de tıpkı öyle, kendi öz etkinliği değildir. Bir başkasına aittir; kendi kişiliğinin kaybolmasıdır...sendika hakları, iş güvenceleri neredeyse hikaye olduğu bir dönemde her yer taşeron doldu...Taşeronlaşma, bir yandan emeğin maliyetini düşürürken bir yandan da sendikasızlaşmaya yol açıyor.
Dolayısıyla pek çok işçi, hiç bir iş güvencesi olmadan,
sözleşmesel veya yasal yükümlülüklere uyulmadan, yeterli sağlık ve güvenlik koşularından yoksun olarak çalışmakta...her gün yaşam alanımızı daraltan, kısıtlayan uygulamalara bir yenisi ekleniyor ve boğuluyoruz; hem mecazen hem de gerçekten. Mantar gibi biten binalar, siteler, AVM'ler yeni yaşam alanları olarak lanse ediliyor, yeşil bitiyor, şehrim tarihi dokusunu yitiriyor, değerlerini yitiriyor!
Hala iyi niyetliyiz, hala umutlu...Bir Temmuz günü forumlarına saldırılan Kocamustafapaşa, Samatya, Yedikuleliler geleceği konuşmak için hala toplanıyor bir pazar günü çay bahçesinde...eskisi kadar özgürce olmasa da hala bir sınıfta öğrenciler kızlı erkekli gündemi tartışabiliyor...yer ne kadar daralırsa daralsın düşünceler ve yürekler ne mekan ne de sınır tanısın!
Yeni köprü, My Home ve My Towerland projeleri !!!!!!!!!!!!!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder