7 Nisan 2013 Pazar

Bellek; hatırlama ve unutma üzerine-2-

ZAMANLA ALIŞIRSIN DEDİLER; ZAMANLA UNUTURSUN!..
UNUTMAK ZAMAN ALIYOR DOĞRU! KOSKOCA BOŞLUK HİÇLİK VE KARADELİKLER YUTARKEN SENDEN, BENDEN NE VARSA...SİLİYOR TÜM İZLERİMİZİ ZAMAN...ALIŞIRSIN ZAMANLA!
Kokular ve tadlar nasılda yapışıp kalmış genzime...o zamanlar tüm koku ve tadlar güzelmiş...farkında değilmişiz o güzel günlerin; kaybedince anlıyor insan...o tadları kokuları kaybettikçe gerçeklikte;  hayattan...  tek tek ayırıp saklıyorum son örnekler diye beynimin laboratuvarlarında...eski taş kömürünün is kokusunu, beslenme çantasından karışarak dışarı taşan katı yumurta ve elmanın kokusunu ayrıştırıyorum şimdi genzimde bir bir...sobanın kül haznesinde pişen patatesin tadı...belleğim küçük "hazinem"...Silifke'de ayağımı sokan balık neredeyse beni öldürecekken sıkışan kalbimi, kana karışan zehirle birlikte "Seka" fabrikasının sıcak nemli rüzgara bulanmış kokusunu ayırıyorum şimdi...tezeği, Bartın biberinin taze kokusunu, denizden çok önce çıkmış ağların çürük ama kendine özgü güzel kokusunu...çocukluğumun kanayan dizleri üzerinde "tentürdiyot"u...Koca Mustafa Paşada'ki eski evin kokusunu...geçmişin şevkatli ellerinin parmaklarını sayıyorum bir bir; bir de bakıyorum bir elde -beş parmak eksik...diğeri zaten parmaksız...ikisini  bir türlü toplayamıyorum... plastik top geliyor sert bir şekilde üzerime topu yakalıyorum; can kazanıyorum "yakar(n)top"ta...kan ter içinde koşup eve geldiğinde buz gibi naneli limonata...biz büyüdükçe başlamış eksilmeye... 12 Eylül öncesi bakkalı haraca kesmek için dökülen benzin, ateş, barut, yanık kokuları, patlayan silahlar ve panzerler, otobüs dolusu polislerle duvara yeni yazılmış sloganların boya kokusu..molotof kokteyller...12 Eylül sabahı  mahalledeki hücre evlerinden yakalanmadan yakılan dergi, kitap bildirilerin yanık kokusu...apolitize edilen gençlik, unutturulan yakın geçmiş ve değerler...kokular ve tadlar..."aile"yi  de yok ettiler şimdilerde ne var diye düşününce yediğim içtiğim hiç bir şeyden tad alamıyorum; tadı kalmadığı için mi, tadım kaçtığı için mi?...Marmaray'ın tozu yapışıyor genzime, eşyaların üzerinde bir parmak toz...biber gazı yayılıyor yavaş yavaş gözlerimi yakarak kim bilir nerede bir gösteri ve çatışma var?!.Denizden yoğun bir kanalizasyon kokusu...unutuyorum hamsili pilavı, midye dolmanın içinden dışarı taşan kuş üzümlü, çam fıstıklı günleri...evde çekilen karabiberin, taze kavrulmuş kahveninkileri, olmayan sandalın boş livarına bakıp unutuyorum lüfer ızgarayı...unutuyorum o kokuları...tadları...ALIŞAMIYORUM!..




Tarih sırasıyla önce Hürriyet Gazetesinde kapakta yer almıştık rahmetli Mukadder halamla birlikte...çok zor ikna etmiştim balığa Bebek "Çamlıbahçe"ye gitmeye...fotoğrafta atletli olan ile bir diğer arkadaşı benimle dalga geçip o küçük, dandik oltayla boğazda Lüfer mi yakalayacaksın diye gülmüşlerdi...dikkatim oltanın ucunda olmadığı bir an oltayı sallamışlar, titretmişler; bir anda fark ettim balık geldi diye heyecan; bunlar da kahkaha atıp duruyorlar...oltayı yeniden attım ve bu sefer balık gerçekten vurdu Lüferi çektim; gözlerine soktum...yıl 1981! Sonra 89 yılında Yalova'da çevre temizliği ile ikinci kez Hürriyet'e çıkmıştık...Yanımdakilerden bayan olanı; Müjgan ile evlendik 1995 yılında ...1999 da boşandık...fırtınalı günlerden sonra...diğer kişi Selahattin ile arkadaşlığımız daha da güçlenerek devam etti yıllarca, çok şey paylaştık..hala görüşürüz...ama Yalova defteri kapandı ne yazık ki!..90 yılında bir kızıl şahini kurtarmıştım...iyileşti ve özgürlüğe kavuştu...onu  yaralayıp satan ise cezalandırıldı:(Güneş Gazetesi)...Son olarak ise şu otobüs yoluna girip ters yönden hastaneye yaralıyı yetiştirmeye çalışan mercedes olayı ve Günaydın gazetesi haberi...o gün güvercin beslemek için Topkapı'daki pazardan Selahattin arkadaşım ile bir çift güvecin almıştık sonra karşıya geçerken araba bana fena çarptı...hayatım film şeridi gibi geçti gözlerimin önünden ve havada uçup omuz, kafam üzerine düştüm...arabanın vurduğu yerde; bacakta iki kırık...hala soğuk ve nemli havalarda sızlar! Beyin sarsıntısı olabilecek kadar sert düşmüştüm arabanın camı üzerine ; cam komple çatladı ama dağılmadı...Kaza günü  iç kanama kontrolünü param yok diye bir kaba işetip idrar rengime bakarak yapmışlardı!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder