1930’lu yıllarda Cumhuriyet Gazetesi, Amerikalı popüler dedektif Nick Carter’ın "çizgi bant"larını yayımlamasıyla başlayan serüven diğer gazetelerin farklı yayınlarıyla devam etmiş..1950’lilere gelindiğinde belli başlı gazetelerde en az beşer altışar çizgi roman bandı yayımlanıyormuş...Milliyet Gazetesi de en tutulan çizgi bandı Manfred Schmidt isimli Alman çizerin yarattığı hafiye" Nick Knatterton" tiplemesinin "Zehir Hafiye" olarak uygulamasını yayınlamaya başlamış...
Turhan Selçuk, Abdi İpekçi' nin ısrarı ile 1957 yılında senaryosunu ve sözlerini Aziz Nesin’in yazdığı yeni bir kahramanın maceralarını çizmeye başlayarak bu uygulamayı devam ettirmek istemiş. Kahramanın adını Aziz Nesin "Abdülcanbaz" olarak koymuş... Aziz Nesin’in yazdığı kahraman turist rehberi, hilekâr, üçkağıtçı bir tipmiş... Aziz Nesin'den sonra , Rıfat Ilgaz devam ettirse de bu kısa süreli bir birliktelik olmuş ...
Rıfat Ilgaz'ın da işi bırakmasıyla Abdülcanbaz artık yepyeni bir kimlikle; düzenin yozlaştırdığı ortama ve ortamın ürünü olan ahlaksız, namussuz, utanması arlanması olmayan kişilere karşı savaşan bir kahraman, bir simge ve her şeyden önemlisi bütünüyle
Turhan Selçuk’un eseri olarak yayınlanmaya başlamış...
Haksızlıklara tahamül edemeyen, iyi yürekli , cesur, zeki ve mücadedleci bir kahramandır Abdülcanbaz... Bir" İstanbul Beyefendisi"dir ama yeri geldiğinde meşhur Osmanlı tokadıyla da tanıştırabilir kimi kötüleri...
Ben okuma yazma öğrendikten sonra, Dedemin okuduğu Cumhuriyet gazetesinde takip etmeye başladım Abdülcanbaz'ı...o zamanlar dedem bir meddah sanatçısı gibi mendili omuzunda, sedirde köşesinde oturur, kahvesini keyifle yudumlayıp, ""Birinci" sigarasını içerken gazetedeki köşe yazılarını bize okutturup dinlerdi...ama ondan önce gazetedeki çizgi bandı okumama izin verirdi. Sonra da onları keser sırasıyla saklardık...
II. Abdülhamit Dönemi sonunda başlayan maceralar daha sonra zamana ve mekana bağlı olmaksızın farklı şekillerde geçer...Taş Devrinden, Evliya Çelebi'yle seyahat etmeye, oradan Dipkus gezegenine; 2083 yılına...Arsene Lupin'den Al Capone'la mücadeleye...Karagöz, orta oyunu ve meddah geleneğinin izlerini taşıyan bu çizgi serideki iyi ve kötü kahramanlar yardımıyla hayatı tanımaya , öğrenmeye çalışırdık... kötülerden Gözlüklü Sami, Sürmegöz İhsan, Ebucehil Kadri Kadrettin, Molla Çapkıni, iyilerden Tarzan, Fettah, Karanfil Hoca, Komiser Osman gibi ...ve kadınlar!..
Turhan Selçuk 12 Mart 2010’da öldüğü zaman arkasında 60'a yakın Abdülcanbaz öyküsü bırakmış...
“Turhan Selçuk’un Abdülcanbaz’ı bana hep Shakespeare’in önemle üzerinde durduğu ‘çıplaklaşma’ ya da ‘çıplaklık’ sorunsalı ile, şimdi adını anımsayamadığım bir düşünürün 19. yüzyılın yarısından sonraki sanayi kapitalizminin biçimlendirmeye başladığı insan ilişkileri üzerine söylediği, ‘Artık kimse Romalı olarak yaşayamayacak’ sözlerini anımsatmıştır...Abdülcanbaz’ı izlemek, ‘sanat, yaşanan reel-hayatın bize yitirttiği değerlerin anımsanması, unutulmaması çabasıdır’ sözünü hatırlarsak, bir nostaljiyi yaşamaktan ibaret bir şey değil bence. Unutulmayan, unutturulamayan yanlarımızın günün birinde, birey olarak da, ulus olarak da, kazanılabileceği umudunu canlı tutmayı amaçlayan duygusal ve entelektüel bir tutku bence...”
ÜNSAL OSKAY
Güldiken (Turhan Selçuk Özel Sayısı), Güz 1994, S. 5, s. 43
Güldiken (Turhan Selçuk Özel Sayısı), Güz 1994, S. 5, s. 43
"Abdülcanbaz", "BİZ A.Ş. "yapısı içindeki "Cafe City Yayınları" kanalıyla yeniden yayınlanıyor. Hem de ilk 5 macera özel kutusunda... İşte o yayınlanan seriden biri:
"Koncolos": Üsküdarlı Yakup, kestirmeden evine yürümek için mezarlığın içine dalar. Dalmasıyla, tuhaflıklar Yakup’un yakasına yapışır. Uzaktan bir bandonun sesi gelmektedir. Biraz yaklaşınca bu bandonun icracılarının da pek normal olmadığını görür. Yakup’un aklı başından çıkar. Bu olay bütün İstanbul’da duyulur. Üsküdarlı Yakup’u çok iyi tanıyan Abdülcanbaz, Tarzan ve Fettah, işin içinde bir şeyler olduğunu düşünerek olaya el koyarlar...
www.abdulcanbaz.biz/ 'e bir gözatın!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder