Sokağın sonundaki börekçinin önünde durdular. Baba kızının elini yavaşça serbest bıraktı. Sonra elini cebine götürdü...bozukluklar birbirine buz tutmuş gölün kırılan plakaları gibi çarptıkça çarptı... üç tane birliği kavradı aralarından, avucunun içinde tuttu bir süre...soğuktular... paralar ne kağıttılar ne de birbirlerini ısıtacak kadar çoktular. Avucundakileri kızına uzattı. Adam dibine ulaşan sigarasının koruyla yeni bir sigara yaktı.
Küçük kız börekçiye girdi, üç liralık kürt böreğini üzerine pudra şekeri serptirip kağıda sardırdı, plastik çatalı aldığı börekle poşete attırdı. Adamın sigarası bitmek üzereydi. Son bir nefes çekip yere attı. 6 yıllık "Mekap" ayakkabısının burnunu tabanı köseleden ve pençeli bir rugan ayakkabı gibi yumuşak bir bilek hareketiyle sağa sola iki kez çevirerek sigarayı ezip söndürdü. Kızına tütünden sararmış elini yeniden uzattı. Kızın da ellerine yanık tütünün isli kokusu siniyordu her babasının elini tuttuğunda ... Ama küçük kız bunu seviyordu. Bu koku babasını yokken bile yanında hissettiriyordu.
Yola devam ettiler. Yarım asırlık tuhafiye dükkanının önünden geçerlerken kızı vitrinde toz içinde kalmış oyuncak bir bebeğe her sabah olduğu gibi göz ucuyla baktı. Bebek her zamanki yerinde kıpırtısız durup onun geçmesini bekliyordu. Karşı kaldırımdaki yeni açılan marketin manav bölümüne önünden geçerken bakışlarını özellikle meyve tezgahından kaçırmaya çalışırken; gözü ister istemez can eriklere takıldı. Adam bu kez kızının elini bırakamadı kendi elini cebine atabilmek için... daha da sıkı tuttu kızının elini. Erikler üzeri streçli paketin içinden birer mücevher gibi parlarken adeta 22 lira olan fiyatın her kuruşunu hak ediyordu...hak ediyordu ama onun cebinde sadece iki lira kalmıştı. Problemi çözmeye çalıştı kafasından...sağlamasını yaptı...20 lira eksikti eriği alabilmesi için...hiç bir şey görmemişler gibi bozuntuya vermeden yürümeye devam ettiler. Okul caddenin sonunda duruyordu her zamanki yerinde. Adam kapıya yaklaştıklarında durdu. Kızına omuzundan çıkartıp okula kadar taşıdığı sırt çantasını verdi, sarıldı, öptü, okulun bahçesinden içeri binaya girinceye kadar ona el salladı. Cebindeki iki lirayı tuttu gerisin geri yürürken avucunda. Tezgahtan iki liralık doldurulmuş sigara alıp meydanda kaldırım kenarına iş bekleyen dört adamın yanına çömeldi. İki üç sigara daha içti peş peşe. Sonra bir pikap araba durdu sağda eliyle dört kişi diye işaret etti. Dört adam yerlerinden fırlayıp aracın arkasına atladılar. Öğlen oldu. Başka gelen giden yoktu. Adam kızını almak için tekrar okulun yolunu tuttu. Eli cebinde...eli boş...cebi boştu...son sigarasını yaktı... sigara parmak aralarını biraz daha sararttı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder