"Bir" şey yapmasan da birşey oluyor... senle de sensiz de... senin etrafında ve senden uzakta da... olmaya devam ediyor... başlıyor ve bitiyor... bakakalıyorsun çoğu zaman çaresiz... olmayan olmuyor, olan da senin dualarınla olmuyor; olan olması gerektiği için oluyor..."oluş"un kaderi bu!
Bazen emeğinle, bazen tesadüflerle... çoğu zaman arkasına sığındığımız" kader" ile oluyor.. farkında olmadıkların yanı başında ve dünyanın bir ucunda olmaya devam ediyor, sonuçsuz kalıyor bazen... gelecek için korkuyorsun bu günü yaşayamadan...Zaman noktalama işaretlerini koyuyor bir bir kendi cümlelerine ...
...bunun farkındaydı çocuk ve kendi cümlelerini kurmak için elektomanyetik radyasyondan yeleğini çıkardı; arınmak için Cep telefonunu ve kablosuz ağları kapadı... "tükenmez" diye satılan ne zaman tükeneceğini bilemediği tek kalemini çıkardı cebinden... sonra bir de sayfaları dolup bitmek üzere olan not defterini... korkuyordu; ya kalem biterse... ya düşüncelerini kağıda mühürlemeye sayfalar yetmezse!
Önce "unutmayı" yazmayı denedi... sonra "hatırlama"yı... ama hatırlayamadı yazacaklarını... yüzünün umut dolu yarısı düşerken diğer umutsuz, somurtkan yarısının yanına " simetri" bu dedi işte!
Yağmurun şehirlisini yazmayı denedi; "asit yağmurları" sayfaları eritti! Sessizce seslendi kendine daha önce yazılmış sayfaların arasından belki duyar diye... ama duyuramadı...
Açlığı yazmayı denedi; henüz "tok"tu! Tokluğu yazmayı denerken utandı... soğuğu yazmayı denerken ter bastı, sıcağı yazmak isterken titredi.... Dev bir "hızar"ın sesi derinden derine ismini bilmediği ağaçlarını buduyordu düşün ormanının sanki... cama çarpan dolu tanelerini anlamaya çalıştı... nisanın 23'ünü ve mevsimi... pencerenin önünde birbirlerine sokulmuş uyur gibi duran o küçük taneleri aldı eline erimeden... sonra pencereyi örterken kendi yansımasını gördü camda; artık "çocuk" değildi irkildi!
Kimbilir ne zamandır "o" çocuk değildi?! İçindeki çocuğu öldürdüklerine dair ihbarlar almış ama asılsızdır diye inanmamıştı... Şimdi 50'ye merdiven dayamış yansımasını alıp hiç bir şey yazamadan odadan çıktı gerisin geriye... Hayat kendi hikayelerini yazıyordu; yani bildiğimiz tüm o hikayeleri!
Zaman noktalama işaretlerini koyuyordu kendi cümlelerine... Saygı duymak lazım yazabilene; şerefine hayat... Biraz zamansız oldu ama "zaman" bu kadeh de senin şerfine!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder