3 Eylül 2014 Çarşamba

kılçıkname





















Yıllar önce bir gün Yalova'da
bir arkadaşımla içiyorduk
biraz meze ve tabi ki balıkla
bize katılamayanlara kaldırdık
kadehlerimizi
sonra da zarflara koyup postaladık
kılçıklarımızı
o arkadaşlara....
Yıllar sonra her şey o kadar uzakta
tüm dostluklar
sanki
buzdolabında...
rakı şişesinde
bir balık yüzseydi ya şimdi karşımda!





















... vira bismillah!
her sabah
vira bismillah!
lakin
deniz kalıyor
biraz uzağımda
sevinci her dem kalıyor
kursağımda
bir balık
giriyor rüyama
geçmişten... 
bir kılçık
derken
pek çok kılçık...
hepsi bir arada
yan yana
yüzü koyun
tepe üstü
baş aşağı...
ağları dolduruyor hüzün
yokluğunda
tezgahlar  kan kırmızı
dibe çekiyor anılar
boğulmadan
uyanıyorum
kendi pisliğimde...
şehir nasılsa işte öyle
her gün
horoz sesi duymamış küfürlerle
"paragat"ı donatıyorum
her gün
sevgisiz yüzleri
sararmış "Hayat  Bilgisi" kitabının 
arasından
"çapari"lerle savuruyorum
kırk kulaca indirip indirip
çekiyorum kendimi 
çakının sırtıyla mazgalladığım
 "zoka"larla...
akıp gidiyorum
akıntıda
kalabalıklarla 
bir gün daha
avutmak için kendimi
şöyle yakışıklısından bir "zindan delen"
bir "sarda sarda"
ızgara ya da lakerda...
her akşam
tokuşturulurken kadehler
biraz hüzün
biraz efkarla
şerefine kaldırıyorum 
kadehimi
sonra 
bir kılçık
tabağımda
derken
pek çok kılçık...
uyanıyorum 
benzer bir sabaha daha
hepsi bir arada
yan yana
yüzü koyun
tepe üstü
baş aşağı insanlarla
akıp gidiyorum
akıntıda
kalabalıklarla... 
tüm denizler mavi
tüm rüzgarlar poyraz
olsa!
livarlar, tezgahlar dolup taşsa!
yine de
bu kadar umursar mıydım
bir kılçığı eskisi gibi
acaba?











Palamut vonozu (12-16 cm), kestane palamudu (16-22 cm), çingene palamudu (22-28 cm), palamut (28-35 cm),zindandelen (35-40 cm), torik (40-45 cm), sivri (45-55 cm), altıparmak (55-65 cm) ve piçuta (65 cm ve üzeri).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder