18 Eylül 2014 Perşembe
Birlikte Yaşamak...
Bu sabah penceremin önünde ilginç bir manzarayla karşılaştım. Yağmurdan kaçan iki canlı aynı noktaya(pencere aralığına) sığınmışlardı. Salyangoz yağmurda rahat rahat gezintiye çıkabilirken kırkayak ıslak zeminde bir süre sonra boğulur; bu yüzden kendisini ıslak zeminden koruyacak hatta gezdirecek salyangozu kullanıyordu... Salyangozun kabuğu kullandığı gibi oda kullanıyordu ya da kabuğu paylaşıyorlardı."Communis"-Paylaşmak...
Yedi milyardan fazla insan bu "Dünya"üzerinde birlikte yaşıyor ve bu dünyayı paylaşıyoruz... Birlikte yaşıyoruz; kimimiz dirsek teması, kimimiz içiçe, kimileri alt alta üst üste... kimilerimiz yaşayacağı çevreyi, konu komşu, eşi seçebilirken, kaç çocuk sahibi olacağını(tabi ki 3)planlarken kimileri de sayı saymayı bilmediği için 18 rakamına ulaştığından habersiz... Neyi ne kadar paylaşıyoruz?
Şehir yaşamında insanlar için üretilenleri; kaldırımları, yolları, toplu taşıma araçlarını ve çıkış ararken gelecek için çoğumuz aynı kaderi paylaşıyoruz..."Doğduğu yer değil doyduğu yerde" tek odada; çoluk çocuk akraba yaşamaya mecbur kalıyor, savaştan kaçanlar, işsizlik ve parasızlık sonucu şehir şehir dolaşanlar, bekar odalarında kalan hala koğuş dolusu sadece patates soğan satıcıları görmek mümkün. Ali Özgentürk'ün "At"(1981)filmindeki gibi bir yaşam hala devam ediyor!
Birçok insanın komünal yaşamı tercih etmesi ya da mecbur kalmasının temel nedeni ekonomi olarak görülse de hayatı basitleştirme, politik ideoloji, doğal hayat, farklı aile bağları, daha sosyal ve kaliteli bir yaşam, kısacası yaşanılan toplumun değerlerinden farklı bir düzende hayat sürme isteği de söz konusu olabiliyor...
Günümüzde birlikte yaşamak; din, dil, ırk ayrımı olmadan, "ötekileştirmeden", olayları farklı perspektif duygusuyla görselerde aynı sonuca vararak, aynı amaç için, fikirleri özgürce ifade ederek, empati-tölerans göstererek ne kadar mümkün?!
"Globalleşen Köy" ümüzde beklentiler, çıkar ilişkileri, statü köşe kapmacasında işleyen nalıncı keseri, uyulması gereken kurallar, yalakalıklar... nereye kadar? Gitgide birbirine benzeyen kültürlerde, birbirine benzeyen yaşam tarzları ve tektipleşen insanlarla birlikte yaşamak daha kolay görünüyorsa da ben almayayım!
Geçen günlerde bir konferans için Rusya-St. Petersburg'daydım... Hava alanında tuvalete gittiğimde ülkedeki yaşam tarzının ne kadar değiştiğinin bir göstergesi pisuvarın içinde duruyordu: Made in USA yazılı slikon bir pisuvar süzgeçi...
Gençlik markalı tüketim nesneleriyle ve teknolojik oyuncaklar ile birlikte geleceği düşünmeden yaşarken dedeleri apolet ve madalyalarını, aile fotoğraflarını,anneanneleri de ormandan topladığı mantar, elma, birkaç parça eşya ve kıyafetlerini satıyor bit pazarında...
Tarihin izlerini tüm dokusu içinde yaşatan muhteşem bir şehri paylaşıyorlar ama kültür değişiyor... kuralların izleri yaşam biçimlerinin içinde tutucu bir yan olarak kalsa da kendilerini ellerinde içki şişeleriyle kızlı-erkekli sabahlara kadar eğlenirken görmek mümkün caddelerde...
5.ci Kattaki Hostel odamdaki kurallar...
Bir sabah kaldığımız Nevsky Prospect boyunca St. Alexander Nevsky adına binlerce insanın katıldığı "Haç alayı" ile karşılaştık ama ailesi yanında getirilen çocuklar dışında pek gençleri göremedim. Yine de kaldırımdan durup bakıyorlardı...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder