|
Kıyılarda artık pek göremesek de "Dalyan"lar balıkların geçiş yolları üzerinde, deniz, göl kıyıları ve nehir ağızlarında kurulurdu...özellikle akıntılı yerler, daralan boğazlar balığın geçit yaptığı ve av verdiği yerlerdir...kazıklar arasına çeşitli ağlarla kurulan, geniş bir alana yayılan dalyanlarda balık sürüleri bu alana yönelince geçit kapatılır ve balıklar bir nevi kontrollü bir havuza alınmış olur...
Dalyan yerleri sahipli olup belli bir ücret ödenerek tapuları alınırmış...kurallara göre de; dalyan yerlerine üç veya beş yıl dalyan kurulmazsa, dalyan özelliğini kaybediyor ve sahibinin elinden çıkıyormuş...Sarıyer ilçesi sınırları içinde Yeniköy, İstinye, Büyükdere, Mesarburnu, Bülbül, Kefeliköy gibi dalyanlar kurulmadıkları için özelliklerini kaybetmişler ve sahiplerinin ellerinden çıkmışlar...
Dalyanlar her yıl aynı yerde kurulur, kurulunca açık bırakılan ağza yakın direğe bekçi (görevli tayfa) çıkarak oturur, beklermiş. Açık bırakılan ağızdan balık sürülerinin dalyanın içine girmesini takip edermiş...
Cumhuriyet’in ilk yıllarına kadar çoğunlukla dalyancılıkta sahip ve reisler Rumlarmış ve sonradan bu işi yapanlar Dalyancılığın püf noktalarını,Kerteriz almayı, direk dikmeyi, ağ sarmayı yine Rumlardan öğrenmişler...
Dalyan sahipleri kadar reislerde nam salmış...Yeniköylü Sokrati Reis, Yenimahalleli Andriko Reis, Poyrazlı Adem Reis, Madenli Tahir Reis (Akçağlar).. Günümüzde Ömer Ağatan, Ahmet Merter, İsmail Dalyancı, Kamil Filburnu, ve Sabih Bey gibi büyük dalyancılardan geriye İbrahim Menekşe kalmış...
Rumelifenerli İbrahim Menekşe Reis, Bağlaraltı dalyanının sahibi işi oğluna devretmiş olsa da (Tevellüt 1913)dalyan reislerinin en yaşlısı olarak
"Dalya” demesine az kaldı!...
İstanbul Balıkhanesi "Umum Müdürü" Karekin Deveciyan, 1915 yılında basılan Türkiye'de Balık ve Balıkçılık adlı kitabında "Bugün orkinosların büyük bölümü Asya kıyılarındaki Tuzburnu (Tuzla), Salistra (Suadiye) ve Fanariki'de (Fenerbahçe) bulunan dalyanlarda yakalanır" diye yazmış olmasına rağmen bizim İbrahim Reis "Dalyanda orkinos balığını en son 1978'de gördüm, sonra tuttum mu hiç hatırlamıyorum" diyor...
Dalyanların özellikleri kuruldukların yerin/mevkiin adlarıyla anılırmış...Bir zamanlar Sarıyer ilçesi sınırları içinde kalan sahil şeridin de 20, Beykoz ilçesi sahil şeridinde dahi 13 dalyan yeri bulunmaktaymış...Bebek, Küçük Bebek, Salıpazarı ile Karaburun dalyanlarını ile İstanbul’un Rumeli yakasında 24, Anadolu yakasında 13 olmak üzere Boğaziçi ve yakınlarında toplam olarak 37 dalyan varmış...Boğaziçi’nin Rumeli yakasında; Karaburun dalyanı, Kilyos dalyanı, Uzunya dalyanı (Yeni dalyan), Marmaracık dalyanı, Öreke dalyanı, Bağlaraltı dalyanı, Büyükliman dalyanı, Karataş (Mavramoloz) dalyanı, Sırataş dalyanı, Otuzbirsuyu dalyan, Telli Tabya dalyanı, Pazarbaşı dalyanı, Mesarburnu dalyanı, Bülbül Sokağı dalyanı, Barutçubaşı (Kirka) dalyanı, Büyükdere dalyanı, Çayır (Çayırbaşı) dalyanı, Kefeli dalyanı, Kalender dalyanı, Yeniköy dalyanı, İstinye dalyanı, Bebek dalyanı, Küçük Bebek dalyanı, Salıpazarı dalyanı; Anadolu yakasında; Üsküdar dalyanı, Çengelköy dalyanı, Vaniköy dalyanı, Kanlıca dalyanı, Topbaşı dalyanı, Karacaburun dalyanı, Beykoz dalyanı, Beykoz Kasırönü dalyanı, Umuryeri dalyanı, Anadolukavağı dalyanı, Filburnu dalyanı, Anadolufeneri dalyanı ve Soğan Adası dalyanı olmak üzere 37 dalyan....Marmara denizi, Çanakkale ve Karadeniz’in bir kısmındaki dalyanlar ile 150 ye yakın dalyan varmış.
İstanbul’da kalan son üç dalyan : Filburnu, Beykoz ve Bağlaraltı dalyanlarıdır...Kasım, aralık, ocak aylarında Boğaziçi’ndeki tek kış dalyanı Filburnu dalyanında yapılan dalyancılığa "Kasım dalyancılığı" denir. Yaz aylarında yapılan dalyancılık ise "yaz dalyancılığı"dır( mayıs, haziran, temmuz aylarında yapılır).
En büyük dalyan türü "Şira" dalyanıymış...
"On üç direk ve beş ağdan oluşan bu dalyan için altışar tonluk iki mavna, biri bir tonluk ve diğeri yarım tonluk olmak üzere iki sandal şarttır. Ayrıca bir reis, bir reis yardımcısı ve 23 tayfadan oluşur. Tabii ki sıra ile nöbet direğinde bir tayfa gözcü olarak nöbet tutar. Şira dalyanları aslında orkinos dalyanıdır ama torik, palamut, kılıç, uskumru ve benzeri büyük balıklar da avlanır....Kurtağzı dalyanı, aynı zamanda, aynı şekilde ama boyutları farklı olan iki dalyanın kurulması ile meydana gelir. Bu dalyanı kurmak, derinliğine göre on ile on sekiz metre uzunlukta yirmi beş ile otuz direk ve kazığa ihtiyaç vardır. Direklerin her biri için bir demir kullanılması gerekir. Beş tonluk iki mavna ve yarım tonluk bir sandal her zaman hazır bulundurulur. Reis dahil tayfalarla birlikte 14 kişiden meydana gelen mürettebata sahiptir. Kurtağzı dalyanında uskumru, kefal, lüfer, hamsi, izmarit, çinakop, istavrit, gümüş, palamut ve torik avlanır...Kırma veya Kepasti Dalyanı, Kurtağzı dalyanı gibi iki dalyan olarak kurulur ama daha küçüktür. Reis dâhil 9 kişilik çalışanı olur. Bu dalyan için dört tonluk bir mavna her biri yarım tonluk iki sandala ihtiyaç vardır. Bu dalyanda kefal, uskumru, lüfer, palamut, torik avlanır....Çekme dalyanı büyük bir alana yayılır ama esas kapatılmış olan alan 30 kulaç uzunluk ve 24 kulaç genişliktedir. Hatta çoğu kez 24×24 olarak sığ yerlerde kurulur. Kefal dalyanı olarak bilinmesine rağmen zaman zaman lüfer, nadiren de levrek ve uskumru avlanır...Çökertme dalyanı her yerde kurulmaz ve kullanılmaz. Gerekli görüldüğünde kıyılarda belirli bir süre için kullanılır. Bu dalyan kurulurken direkler/kazıklar kullanılmaz. Bir yanı kıyıya bağlanır üç yanına da denize demir atmış sandallara bağlanır. Bu dalyan daha ziyade kefal avcılığı için kullanılır ama zaman zaman gümüş ve uskumru da avlandığı olur...Çit veya Kutra dalyanı, kıyılara yakın göl veya denize bağlantısı olan küçük göllerin kanallarına kazıklar ve sırıklarla kurulur. Geçici bir dalyandır. Mart ayından itibaren göçmen balıklar çoğalmak için sakin ve tuzlu-acı su ararlar. Böylece balıklar denizle bağlantılı olan deniz ve sulara, dere ağızlarına giderler. Havyar dökmek/yumurtlamak için veya kötü ve soğuk havaların kendisini hissettirmeye başladığı zaman yerlerinden ayrılacaklarından avlanmaları için dalyan kurulur. Çit/Kutra dalyanında denize açılan dört kapı bulunur. Bu kapılar Mart ayından mayısa kadar açık bırakılır. Kefal, lüfer, "dere pisi"leri, levrekler ve benzeri diğer balıklar serbeste göle veya dereye girerler ve yaşarlar. Mayısın sonundan itibaren kapılar kapatılır ve gölü terk etmeye başlayan balıklar yakalanır...
"On üç direk ve beş ağdan oluşan bu dalyan için altışar tonluk iki mavna, biri bir tonluk ve diğeri yarım tonluk olmak üzere iki sandal şarttır. Ayrıca bir reis, bir reis yardımcısı ve 23 tayfadan oluşur. Tabii ki sıra ile nöbet direğinde bir tayfa gözcü olarak nöbet tutar. Şira dalyanları aslında orkinos dalyanıdır ama torik, palamut, kılıç, uskumru ve benzeri büyük balıklar da avlanır....Kurtağzı dalyanı, aynı zamanda, aynı şekilde ama boyutları farklı olan iki dalyanın kurulması ile meydana gelir. Bu dalyanı kurmak, derinliğine göre on ile on sekiz metre uzunlukta yirmi beş ile otuz direk ve kazığa ihtiyaç vardır. Direklerin her biri için bir demir kullanılması gerekir. Beş tonluk iki mavna ve yarım tonluk bir sandal her zaman hazır bulundurulur. Reis dahil tayfalarla birlikte 14 kişiden meydana gelen mürettebata sahiptir. Kurtağzı dalyanında uskumru, kefal, lüfer, hamsi, izmarit, çinakop, istavrit, gümüş, palamut ve torik avlanır...Kırma veya Kepasti Dalyanı, Kurtağzı dalyanı gibi iki dalyan olarak kurulur ama daha küçüktür. Reis dâhil 9 kişilik çalışanı olur. Bu dalyan için dört tonluk bir mavna her biri yarım tonluk iki sandala ihtiyaç vardır. Bu dalyanda kefal, uskumru, lüfer, palamut, torik avlanır....Çekme dalyanı büyük bir alana yayılır ama esas kapatılmış olan alan 30 kulaç uzunluk ve 24 kulaç genişliktedir. Hatta çoğu kez 24×24 olarak sığ yerlerde kurulur. Kefal dalyanı olarak bilinmesine rağmen zaman zaman lüfer, nadiren de levrek ve uskumru avlanır...Çökertme dalyanı her yerde kurulmaz ve kullanılmaz. Gerekli görüldüğünde kıyılarda belirli bir süre için kullanılır. Bu dalyan kurulurken direkler/kazıklar kullanılmaz. Bir yanı kıyıya bağlanır üç yanına da denize demir atmış sandallara bağlanır. Bu dalyan daha ziyade kefal avcılığı için kullanılır ama zaman zaman gümüş ve uskumru da avlandığı olur...Çit veya Kutra dalyanı, kıyılara yakın göl veya denize bağlantısı olan küçük göllerin kanallarına kazıklar ve sırıklarla kurulur. Geçici bir dalyandır. Mart ayından itibaren göçmen balıklar çoğalmak için sakin ve tuzlu-acı su ararlar. Böylece balıklar denizle bağlantılı olan deniz ve sulara, dere ağızlarına giderler. Havyar dökmek/yumurtlamak için veya kötü ve soğuk havaların kendisini hissettirmeye başladığı zaman yerlerinden ayrılacaklarından avlanmaları için dalyan kurulur. Çit/Kutra dalyanında denize açılan dört kapı bulunur. Bu kapılar Mart ayından mayısa kadar açık bırakılır. Kefal, lüfer, "dere pisi"leri, levrekler ve benzeri diğer balıklar serbeste göle veya dereye girerler ve yaşarlar. Mayısın sonundan itibaren kapılar kapatılır ve gölü terk etmeye başlayan balıklar yakalanır...
Evliya Çelebi 17. yüzyılda Beykoz’u ve dalyanında kılıçbalığı avını şöyle anlatır: “… İskelesinde bir kılıç balığı dalyanı vardır. Beş altı gemi di-reğini birbirine bağlayıp denize dikmişlerdir. Karadeniz tarafından kılıçbalıkları geldiğinde direğin tepesindeki âdemler ellerindeki taşları kılıçbalıklarının arkasına doğru atınca ba-lıklar emin yerdir diye liman ağzına doğru girer. Burada ağlara takıldıklarında balıkçılar kayıklarla kılıçbalıklarına yanaşıp kargı ve tokmaklarla bunları avlarlar..."
Kaynaklar: beykozgüncel.com
Kaynaklar: beykozgüncel.com
sarıyertimes.com
dostbeykoz.com
ibrahimbalci.blogspot.com
Çok güzel elinize emeğinize sağlık.
YanıtlaSilÇok güzel elinize emeğinize sağlık.
YanıtlaSil