gövdem ve bacaklarım
öksüz ellerim
bağlı kollarım...
yurtsuz
bir sınırda doğdum
bölen
beni benden
beni bana
ayrı yönlerde
ayrı parçalara
...
bir an göz göze geliyoruz
...
bir an göz göze geliyoruz
öteki parçamla
o bana bakıyor
ben ona
sonra ölüyor
zaman
sessizce
dikenli tellere takılıp
dikenli tellere takılıp
kuytuda...
geri dönemiyorum
çizgiyi geçip
haddimi
aşıp
gövdemin öteki yanına
mübadelede
karşı kıyıya ulaşıp
karşı kıyıya ulaşıp
veriyorum kendimi
bendeki diğer bana
söyleyemeden
çok benzediğimi ona
uygunsuz olurdu belki
hemen
hemen
yürüyüp gitmek
bu yüzden durup kalıyorum ya
olduğum yerde
bir ağaç gibi
sonra birileri emrediyor
"kesinlikle
kesin"!diye
yeni gövdeler için
yeni alanlar lazım
sonra yeni sınırlar
çekmek için
daralan
genişleyen
birilerini
sevdiklerinden ayıran
...
...
nefes alıp veriyorum
hala
bu oyunu oynuyorum hala
uzun uzadıya
susup
boşlukta tuhaf şekiller
çiziyorum
şehrin duvarlarına
renkli resimler
cümleler kuruyorum
öznesiz
özensiz
çünkü biliyorum
bir gün birileri onları da yok edecek...
ama
sırf bu yüzden belki de
lafımı
rengimi
esirgemeden
daha da güçlü
durmalıyım
sınırın
tam
ortasında...