24 Temmuz 2013 Çarşamba

ayva tatlısı renginde...



Ayva tatlısı renginde bir dolun ay şehrin üzerinde yükseldi biraz önce...zor bir gece yine...oğlum bilgisayarın önüne yapıştı bu yaz ancak bir böcek ile burun buruna gelince kalktı yerinden...sonra ikincisi de çıkınca evi ve odasını işgal ettiklerini düşünmeye başladı...fırsat bu fırsat onu evden biraz olsun başka bir aktivite için çıkartmayı başaramadığım için evet dedim bu bir istila evi ilaçlatacağım ve tüm gün içeri girmemeliyiz!...zavallı iki böceğin de "tahta kurusu" olduğunu söyledim... "ilaçlamada evde olmamamız gerektiğine emin misin? diye sordu...offf dedim!...bu da işe yaramayacak...böcekleri yakalayıp bir kavanoza koydum; birinin rengi daha açıktı ve diğerinden küçüktü tahminen erkek olduğunu düşündüm...veee kavanozun içinde 30 cu saniyede erkek dişiyi buldu ; çiftleştiler...inanılmaz olan evin içinde iki gündür birbirlerini bulamayan çifti bir kavanozda buluşturmuş olmanın ötesinde bu şartlarda bile çiftleşmeleri!!!!!! biraz önce onları saldım ve ayın yükselişini seyrettim"ayva tatlısı renginde"...sonra rengi açıldı, açıldı ve tatlının üzerindeki kaymak rengine büründü...

22 Temmuz 2013 Pazartesi

Nesne-vi


Geçen gece rüyamda  elimde eski  Ericsson telefonum evi aramak istiyorum ama tüm tuşların rakamları silinmiş yanlış tuşlamamak için gayet temkinli davranırken birden telefon çalıyor ve elimdeki telefon evriniyor; androit işlemcili "bişi" oluyor...ben açmadan telefon açılıyor ve beni arayan -kim olduğunu bilmediğim kişi-" nasıl beğendin mi?" diye soruyor...o an bilmiyorum! şu an da bilemediğim gibi...her şey değişip ruhunu yitirmiş teknolojik oyuncaklara dönüşüyor...her gün hayatımı basitleştirme egzersizleri yapıyorum, bağımlısı olduğumuz şeyleri kullanmadan ne kadar dayanabiliriz ya da daha ilkel, basit ve "iş görebilecek" olanıyla idare edebilmek ne kadar mümkün!? Geçen hafta sonu dostum Sulhi Hakan'ı görmeye gittim. Şimdi belki bana kızacak onu deşifre etmişim gibi ama elimde değil paylaşma isteğim ağır bastı...Fazla lafa gerek yok işte fotoğrafı...Fazla özele girmeden...


Tercih yapabilmek, bir sürü şeyden vazgeçebilmek, sakin , huzurlu ve gururlu bir hayat yaşayabilmek mümkün...Dostum Hakan bunu her şeye rağmen başarabilmiş...İki lafın belini kırarken daldan dala atladık sohbet etmeyi özlemişim; hele anlaşabildiğim ve aynı kafadan biriyle! Sonuç tüm nesneler bizim için var, hayatımızı kolaylaştırmak ve keyiflendirmek için ama bir çoğundan da vazgeçilerek yaşanabilir...eski cep telefonunun önüne bir mercek takmış, makro fotoğraf için, ama telefonu sadece fotoğraf için kullanıyor; hattı yok! Kedilerin mama kaplarından ve eski radyonun "hoperlör"lerinden muhteşem sesli bir kulaklık yapmış mesela! Kısacası "Nesne-1- "adlı yazımda bahsetmeye başladığımın güzel bir örneği...geri dönüştürmek ve sahip olduğumuz bir şeyi lime lime , hurda haş oluncaya kadar kullanmanın ne zararı var...atmadan, tamir ederek, dönüştürerek yaşamak, çöplerimizi, atıklarımızı azaltmak mümkün...sadece biraz düşünün...
Önerilerim olacak demiştim yakında başlıyorum...kendi uygulamalarım ve "zihni sinir" daha bir sürü dünya vatandaşının yaptıklarına bakacağız...yakında bu blog sayfalarında!..

15 Temmuz 2013 Pazartesi

yeniden

yeniden başlayabilmek; aynı yollardan tekrar tekrar geçmek ama her geçişte yeni bir şey öğrenerek...hayatın diğer yüzünü görerek...istifalarımın arası üç buçuk ay! Tam da her şey yoluna girdi derken "sorun sağanağı"...abi derken bir de baba eklendi sorunlara...artık birlikte gidiyorlar doktora; doktorları aynı, birlikte gidiyorlar  kemoterapiye..daha bir sürü sorun ama en mühimi "sağlık"la ilgili olanlar...evde de terapiye devam edip hayatın güzel yanlarını anlatıp göstermeye çalışıyoruz ama nereye kadar şarj olamadıktan sonra!..aslında en iyi "şarj" sahip olduklarını görebilmen ile gerçekleşiyor...şu anda ben görüyorum mesela: OĞLUM! karşımda test çözüyor yaz tatilinde! sonra gidip bilgisayarını açıp oynayacak ama her şeyin ortasında, her şeyin farkında...şarj gerçekleşiyor onu görünce ...sonra sokağa çıkıp  o karmaşanın içinden bir şeyler dokunuyor kalbinin köşesine; ne güzel diyorsun, ne komik, ne trajik, ne hoş, ne kadar aptalca, ne saçmalık, ne garip vs. vb.görüntüler, görünümler, bir araya gelmeler tesadüfler, çelişki dolu, kontrastlıklar, kaotik esstetik...işte beni şarj eden, ihmal ettiğim bloğa geri döndürten,  "yeniden" dedirten bir kaçı:


Geçen sabah bir önceki günden kalan kahve fincanımla karşılaştım ve "o" gülümseyen yüz beni de gülümsetti...fincanı yıkamadım saklıyorum; hani hayatının ilk öpücüğünden sonra bir hafta suya sabuna dokunmayan biri gibi!





İki parçadan oluşan bir afiş hızlı yapıştırılır ise işte görüntü böyle kayar ve karşına sanki  takma dişlerini takmayı unutmuş biri çıkar.




Objektif olmam lazım...birazdan o fotoğraf makinesinin objektifinin ömrü kısalacak ama güzel bir fotoğrafa değer!




Balık yasağı ve sıcakların artmasıyla balıkçı tezgahları "neredeyse" boşaldı!



Sıcak hepimizi  etkiliyor...dostlarımızın suyunu unutmayalım!

3 Temmuz 2013 Çarşamba

şükür!















çitlembik ağacı
çiçeklerini döküyor
tepeden aşağı
Koca Mustafa Paşa meydanında
bir banktayım
sabahın köründe
oysa işte olmam gerekirdi
ya da yolda bu saatte
artık işsizim
ama özgür
henüz aç kalmadım
şükür!


2 Temmuz 2013 Salı

nesne -1-



Her nesnenin dönüştürdüğü bir şeyler var...herkes bu dönüşümün kıskacında; tüketim toplumuyuz ne de olsa! Teknolojik süreç nesnel yapısal  gelişim anlamında artık...ama sosyolojik ve psikolojik anlamda getirdikleri sorunlar, bizden götürdükleri tüm bu nesnelerin işlevlerinden  çok daha önemli aslında...kimse oturup düşünmüyor o nesneye sahip olmak için çabalarken ya da sahip olup kullanırken... hayatımızı kolaylaştırdığını için, görünüm için, statü göstergesi için nesnelerin kölesi olup "şeyleşiyoruz", sahip olmak için hem bedenimizi hem de ruhumuzu satıyoruz, insanlıktan, insani değerlerden uzaklaşıyoruz oysa ki insan olmak idealleri ve fikirleri olmak demektir  ve onlar için savaşmak! sadece tüketmek değil!..bu yüzden bu tüketim çılgınlığını  kendiniz için bir şeyler üreterek; ihtiyaçlarınızı geri dönüşüm ile, ikinci el eşyalar kullanarak, bozulmuş olanları onarıp tamir ederek azaltabiliriz, saksıda da olsa sebzenizi, yeşilliğinizi yetiştirmek ile, fırından aldığınız ekmeği bile evde yaparak ve içine sevgi katarak insan kalabiliriz...

yakında küçük önerilerim olacak bekleyin!  

1 Temmuz 2013 Pazartesi

Sivas 2 Temmuz

Sivas KatliamıMadımak Katliamı ya da Madımak Olayı, 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas'ta Pir Sultan Abdal Kültür Derneği tarafından organize edilmiş olan Pir Sultan Abdal Şenlikleri sırasında Madımak Oteli'nin radikal İslamcılar tarafından yakılması ve çoğunluğu Alevi 33 yazarozandüşünür ile 2 otel çalışanının yanarak ya da dumandan boğularak hayatlarını kaybetmesi ile sonuçlanan olaylardır. Ayrıca dışarda toplanan göstericilerden de iki kişi hayatını kaybetmiştir.!..
Wikipedia 'da  yazdığı kadar, kelimelerle  özetlenebilecek kadar basit değil bu ayak sesleri...ama korkmuyorum yararınlardan... aileleri tarafından  korunmak istenen   gençler üzerilerindeki folyo ve streç filmleri attı..hükümetler ve medya tarafından uyutulan gençler uyandı... gençliğin üzerine eli bıçaklı karanlık yüzleri salsalar da, biber gazı stoklarını arttırsalar da  ve bir daha Madımak olayı benzerleri olmayacak!

geri...

Erich Fried "De ki ağaçlar sultanı" kitabında şöyle yazmış;" küçük t" nin dilinden" küçük t"için için sanki!

GERİ

sıyırıp göğü soyarım önce
dikip de sarınmaya gök giysilere

kaçırmam çekerim içime her bulutu
bir daha bilmeyeyim diye susuzluğu

sonra tüm ağaçları yolar alırım
kendime upuzun mızraklar yontarım

tüm çiçekleri söker atarım sonra
ki çırılçıplak görünsün diye gözüme dünya

kovarım sonra tüm börtü böceği yurdundan
kovarım taş üstünde taş komam

taş altında tespih böcekleri, yumuşak, nemli
bir de bakmışsın kimbilir bağışlar beni!!!!!!!!!!!!!!!!!!!


yaptıklarından dolayı kimse bağışlamayacak seni!..
Böldün, ayırdın, sattın, savdın, duymadın, doymadın, görmedin, örttün , örttürdün, yok saydın, inkar ettin, yalan söyledin, kandırdın, kayırdın, göz boyadın, duyguları sömürdün, insanları kullandın....
senin Allah'ın yok mu?!