22 Şubat 2016 Pazartesi

"akış"


bu nasıl bir akış!?
her şeye inat
bitti sandığım yerde
yeniden başlıyor hayat...

Bu "mısra"larım bana umut veriyor yaşam döngüsü içinde... ama her gün tekrarlanan kabusları kim ister!


*"Fotoğraflar, ayrıcalıklı kesimlerin ve hayatlarını emniyet altına almış olanların görmezlikten gelmeyi tercih edeceği konuları 'gerçek' (ya da 'daha gerçek') kılmanın bir vasıtasıdır." 
*Aslında, modern hayatın (belirli bir mesafeden, fotoğraflar aracılığıyla) başkalarının acısına bakmak açısından sunduğu sayısız fırsatın çok çeşitli yararları vardır. Bir vahşeti resimleyen görüntüler kolaylıkla birbirine zıt tepkiler uyandurabilir.... bu bir barış çağrısı olabilir... ya da sadece, fotoğrafik bilgilerin sürekli belleğe atılıp üst üste yığılması sonucunda, yaşanan korkunç şeylere dair kafa karışıklığı yaratabilir." Susan Sontag -"Başkalarının acısına bakmak"kitabından...

(*"Başkası"; Diğer bir kişi, herhangi bir kimse, diğeri, ötekisi)

bizim dışımızda tutamayız

ne "o" nları ne de "o" acıları...
"o" ötekileştirir, bütünü parçalar..."biz" olmalı onun yerine!
başkalarının değil; hepimizin ortak acısı
senin
benim
bizim 
hepimizin!


...Alfa "başlangıç"-Omega "son" arasında bir yolculuk...

yaşam sana bana neler getiriyor, neler götürüyor? Bir bakıyorsun senin, benim kaderim dünyanın kaderi; "kederi" oluyor!
İnsan  salt maddeden ibaret değil ve enerji evrenin içinde sürekli döngü içinde... enerji akışı sürekli biçimde her yerde...Sistem-ler kuruluyor, işliyor, aksıyor, sonuçlar yaşanıyor; insanlara kabul etmek mi kalıyor?! Bu kadar kaderci miyiz bilmiyorum ama önceden yazılmasa da bizim düşünce, inanç ve enerjimizin kadere yansıdığını, olan ve olacaklara etkide bulunduğunu hissediyorum.
Hiç bir şey suya yazılmıyor; tüm yaşananları kaydediyor tarih ve hafızalar. Belleklerde izi çıkıyor; "acılardan üç boyutlu kalıplar"...Ülkemin hali, dünyanın gidişatı, her gün üç şehit haberi, teröristler, bombalar, sevimli kedi videoları, olur olmadık yerde çektiğimiz "selfie"lerimizi paylaşmaktan anlamaya kafa yoramadığımız uğruna ölünen "dava"lar...yansıttığımız içinde bulunduğumuz ruh halinin olumsuzluğu ile "negatif enerji"...o kadar fazla ki şu anda soluduğumuz havada...zaten hava kirli, düşünceler de negatif olunca sağlıklı oksijen girişi olamıyor. Sağlıklı düşünüp tepki vermek de mümkün olmuyor!
İnsanlar gitgide tepkisizleşiyor bu ölümlere; çaresiz kaldıkları için seslerini çıkartamaz oluyorlar...diğer yandan her gün yaşana yaşana, kanıksana kanıksana belki de alışıyoruz... Zaten bizden de tam olarak istenen de bu!
Oysa bir yanımız, bir yarımız ölürken bizim diğer yarımızın yaşamına hiç bir şey olmamış gibi devam etmesi nasıl mümkün oluyor sorusu asıl sorulması gereken!? Hırsından, kibirinden gözü bir şey görmeyenlere, bizi bu hale getirenlere; üzerimizde doğal sistemlerin dışında sistemler kuranlara, her şeye rağmen  yatağında rahat uyuyabilenlere...
"Adalet elbet bir gün tecelli edecek"sözü yaptıklarının cezasını bugün çekmeyenlere sakınıp çekinmeden yenilerini yapmaya hak veriyor sanki...Şimdi ve bugün yerini bulmalı adalet, şimdi ve bugün uyanmalı yıllardır uyutulanlar...Bitmeli rutine dönüşen bu yersiz acılar...bugün yine bayraklara sarılı tabutlar...
Suyu, zamanı, havayı, insanları ve yaşamları kendi menfaatleri yönünde büktüğünü , akışı kendilerince değiştirdiğini zannedenler tarihin nezdinde dünyaya hesap verecekler!


HER PARÇA BÜTÜNÜN TEMSİLCİSİDİR VE PARÇA BÜTÜNE AİT OLDUĞU SÜRECE PARÇADAKİ DEĞİŞİM BÜTÜNÜ DE DEĞİŞTİRİR. 

MİKRO-MAKRO KOSMOS BİR DENGELER SİSTEMİDİR.
Bu dengeleri alt üst edenlere karşı susacak mıyız?
Bu kadar zamandır suskun kalanlar artık ses getirecek miyiz huzur, barış ve mutlu, umutlu günler için! Artık fidanlarının ağaç olduğunu görebilsin diye ana babalar...

"Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir

 orman gibi KARDEŞÇESİNE,

 bu hasret bizim... "

hepimizin!