22 Ağustos 2014 Cuma

Fotoğrafı okuyamamak

Fotoğraf stüdyolarında vesikalıklar eskiden daha bir özenle çekilirdi... hatta vesikalık çektirenlere stüdyo aşağıdaki örnekteki gibi bir de artistik 13-15 hediye ederdi!


70'li yıllardayız...Birazdan sokağın köşesinde gerçekleşecek buluşma için iki dirhem bir çekirdek giyindikten sonra bari bir de hatıra fotoğrafımız olsun demiş Hüssam. Sağolsun en yakın arkadaşı Recep de onu yalnız bırakmamış bu önemli gününde...böylece fotoğrafa da girmeyi başarmış.
Başka türlü okuyalım: Fiziksel benzerlikler üzerinden gidersek abi kardeş (diyebiliriz) kız istemeye gidecekler. Mütevazi bir buket yaptırmışlar. Kızı verirlerse bıyıksız olan kardeşe resmi evraklar için vesikalık gerekecek... o yüzden fotoğraf stüdyosunun kapısından içeri giriyorlar. Stüdyo sahibi Güzel Sanatlar mezunu sanat tarihini yalayıp yutmuş idealist bir kişilik ... iki kardeşi görünce onları hemen stüdyoya alıp sanatsal çalışmalarına alet ediyor!
Yok yok bir başka okuma:  Bu bir çift fotoğrafı desek! Ama o dönemde cinsel tercihler böyle ulu orta gösterilmez, kapalı kapılar ardında yaşanırdı... yok bu da olmadı!
Yurt dışında işçi olarak çalışmış, parayı biriktirmiş ve Avrupa yaşam biçimini benimsedikten sonra tabular yıkmak için yurda dönüş yapmış bir çift... I-IHHHH!  Bu da olmaz.... Gazeteden arkadaş bulunduğu dönemde kişiler kısaca kendilerini tanıtırlar ve fotoğraflarını koyarlardı. İçtikleri su ayrı gitmeyen bu  iki  arkadaş,  evlenme adına talip bulmak için  kolları birlikte sıvamış olabilirler mi? Gazeteye verdikleri Rumuzlar (nickname) ne olabilir?
Fakat çok ciddiler... eee! ne de olsa gülümseme racona, delikanlı adama uymaz. Ama dişler altından ise o zaman iş değişir.
Onlar ne kadar gülümsemeseler de bu fotoğrafa bakan , bakacak kim varsa, her bakışta yeniden ve  tekrar tekrar gülümsemenin ötesine geçecektir...  O zaman  Vincent'in ciddi duruşuna seksi bir  tebessüm ekleyen "Chuck Dayı"yla noktalayalım yazıyı fotoğrafı  tam anlamıyla okuyamadan...



21 Ağustos 2014 Perşembe

Siyah sağan

Diğer kuşlardan farklı olarak neredeyse tüm yaşamsal gereksinimlerini uçuş sırasında karşılayan siyah sağan, havada beslenen, çiftleşen ve uyuyabilen efsanevi bir kuştur. (Apus apus)diğer adıyla Ebabil...
Daha önce de bir kaç yazımda paylaşmıştım...(bkz.27 Mayıs 2014 Salı "sağanın ölümü...)
Bu kez Taksim meydanında çıktı karşıma... öylece yerde yatıyordu ama hiç yerinden doğrulamayacak kadar bitik bir vaziyette...insanlar parmakla gösterip yanından geçerlerken koşup aldım elime... yavruluktan yeni çıkmış dengesiz bir uçma deneyimini yaşarken bir düşüş gerçekleşmişti...parkın içindeki havuzdan su içirdim sonra İTÜ Taşkışla'nın bahçesine bıraktım... umarım kendini toparlayıp yeniden uçabilmiştir!



9 Ağustos 2014 Cumartesi

Bakış açısı ve şeffaflık

Geçen gün Millet olmanın şartlarından bahsetmiştim...Hep bir arada  barış ve huzur içinde yaşayabiliyorsak , gelecek için ortak amaçlarımız varsa gerçekten ve gelecek için inancımız... o zaman gerçekten Milletiz !


Bakış açısı önemlidir hayata!
Ve tabi ki şeffaflık da! Ama en zoru "Milletin Adamı" olabilmek...

8 Ağustos 2014 Cuma

biraz deniz, biraz balık -2-

Üç tarafımızda denizlerle çevriliyken ve hava bu kadar bunaltıcı iken deniz ve balık zevkini ne kadar yaşayabiliyoruz başımızı işimizden kaldırıp?

Bazılarımız tatil için bir  kaçış gerçekleştirdiyse "özçekim"lerini paylaşıyor( ben de yaptım!) sahillerden... biraz da balıkları paylaşalım dedim...
Üç farklı yerden fotoğrafları paylaşıyorum. Florya- İstanbul Akvaryum, İstanbul Boğazı-Anadolu kavağı ve Çanakkale Boğazı'ndan kareler devam edecek...Deniz ve balıklara devam derken biraz da karaya çıktık bu sefer!


biraz deniz, biraz balık -1-

Üç tarafımızda denizlerle çevriliyken ve hava bu kadar bunaltıcı iken deniz ve balık zevkini ne kadar yaşayabiliyoruz başımızı işimizden kaldırıp?

Bazılarımız tatil için bir  kaçış gerçekleştirdiyse "özçekim"lerini paylaşıyor( ben de yaptım!) sahillerden... biraz da balıkları paylaşalım dedim...
Üç farklı yerden fotoğrafları paylaşıyorum. Florya- İstanbul Akvaryum, İstanbul Boğazı-Anadolu kavağı ve Çanakkale Boğazı'ndan kareler devam edecek...









6 Ağustos 2014 Çarşamba

... Her şey bir hiç için mi?

Umutsuz muyuz o kadar? Mutsuz muyuz bu kadar? İradesiz miyiz?
Milletçe gerçeği görmek çok zor çünkü biz tam anlamıyla Milletlikten çıkmışız... Peki ya gerçeği görebilen bireylerin çabaları sonuçsuz mu kalacak? Bu şartlar altında dahi olsa maalesef "evet" olmamalı... 

Bir topluluğun millet, ulus olarak adlandırılabilmesi için gerekli maddelere bir bakalım!
  1. Toplulukta ortak bir dilin konuşulması,
  2. Topluluğun tarihsel geçmişe sahip olması,
  3. Şimdi bir arada yaşayan bu topluluğun, gelecek için de bir arada yaşama inancında olması,
  4. Topluluktaki bireylerin birlik ve beraberlik içinde, ortak duyguları paylaşması,
  5. Toplulukta kültürel ortaklık bulunması gereklidir. 

Hepsi de bizi "Millet "anlamında  çelişkili sonuçlara götürecek maddeler... Hele hele;  Özellikle 3. ve 4. madddeler konusunda emin olmak zor! O zaman bu maddeleri bir kenara bırakıp  "antimadde" ya da "karşı madde"ye bakalım!!!!!!!!
Ne alaka diyebilirsiniz ama "astrofizik" ve astroloji tek umut olabilir!
Evrendeki her madde parçacığına karşılık bir antimadde parçacığı bulunur... Antimadde parçacıklar karşıt parçacıklarıyla aynı şekilde olup aynı davranışı gösterirler... Farkları yüklerinin birbirlerine zıt olmasıdır. Anti madde (-) enerji yüklüdür... Madde  ve antimadde bir araya geldikleri zaman her ikisi de şiddetli bir gama ışıma­sı yayarak yok olur! 


Buradan tüm evrenin  "madde"den oluşsa da "antimadde"den oluşan başka kosmoslar ve canlılar olabileceği gerçeğine varabiliriz... Böylelikle artık ezberlediğimiz dünya düzenini ve sistemlerinin ötesinde olmayı "hayal" edebiliriz... Bu da ne yazık ki rahmetli Orhan amcamın söylediği gibi "yanık kalbe boktan teselli!"Simüle edilmişleri gerçeğin yerine sunanlar göz boyamaya devam ediyor... gerçeği zaten göremeyenlerin gerçekmiş gibi görünenin arkasındaki karanlığı görmeleri de pek mümkün değil!

HAA! Bir de "kara delik"ler var... 
Kara delik,çekim alanı her türlü maddesel oluşumun ve ışınımın kendisinden kaçmasına izin vermeyecek derecede güçlü olan, kütlesi büyük bir kozmik cisimdir.  Güneşimizden çok daha büyük kütleli yıldızların çökmesiyle oluşur ve çekim gücü inanılmazdır. Kara delikler büyük çekim kuvvetleriyle etraflarında ne bulurlarsa silip süpüren doymak bilmez canavarlardır...

... biraz daha fazla çaba göstermez isek o karanlık bizi de yutacak!